Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

5 ARALIK DÜNYA TOPRAK GÜNÜ

  Canlıların hayatının varlığı

  Canlıların hayatının varlığı ve sürekliliği için vazgeçilmez konumda bulunan toprağın önemine dikkat çekmek amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca Aralık 2013 tarihinde kabul edilen Dünya Toprak Günü her yıl 5 Aralık tarihinde kutlanmaktadır.

Bugün toprak için ne yaptınız?

Birleşmiş Miletler Genel Kurulu, Aralık 2013’teki 68. olağan toplantısında, 5 Aralık tarihini Dünya Toprak Günü olarak kabul etti. Daha önce Toprak Bilimleri Birliği tarafından 2002 yılında önerilen toprak günü, ancak 2013’te resmileştirilebildi.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (UN FAO) tarafından, sağlıklı ekosistemlerin ve insan refahının devamlılığı ve buna bağlı gıda güvenliğinin önemini vurgulamayı amaçlayan bu günde, toprak yönetimindeki zorlukları ele alarak, hükümetler, örgütler, topluluklar ve bireylerin, toprak sağlığını iyileştirecek uygulamaları benimsemesi için etkinlikler düzenleniyor. Eğitimler, atölyeler, film gösterimleri, okul programları ve gönüllü topluluk etkinlikleri, yediden yetmişe herkese toprağın önemi ve toprak erozyonunun tehlikelerini anlatıyor. ♯WorldSoilDay ve ♯StopSoilErosion etiketleriyle sosyal medyada destekleyebileceğiniz 2019 Dünya Toprak Günü’nün teması, ‘‘Erozyonu durdurun, Geleceğimizi kurtarın’’dı.

BM neden Dünya Toprak Günü’ne ihtiyacımız olduğuna karar verdi?

Yeryüzündeki neredeyse tüm canlı türleri, toprağa bağımlıdır. Fotosentez yapan bitkiler, bu bitkilerle beslenen hayvanlar, bitkilerle beslenen hayvanlarla beslenen hayvanlar ve tüm bu makro canlıların yanı sıra, toprak altında büyük zorluklar ve büyük faydalarla hayatını devam ettiren muazzam miktarda mikro canlı; bakteriler, mantarlar, nematod, protozoa ve niceleri… (Bir tatlı kaşığı dolusu sağlıklı bir bahçe toprağında, bir milyar küsur bakteri ve birkaç kilometre uzunluğunda fungal iplikçik bulunur!) Toprak besin ağı içinde, her birinin ayrı bir yeri var ve önemli bir işlevi yerine getiriyor. Ve bunların tümü, üst toprak dediğimiz, birkaç cm derinliğinde bir katmanda gerçekleşiyor. Bu katman, coğrafi ve iklim koşullarına bağlı olarak, Dünya’nın bazı yerlerinde metreleri bulur, bazı yerlerinde ise yalnızca 2-3 santimetredir. (Bazı çöl bölgelerinde ise hiç yoktur.)

Maalesef, bu toprağı kaybetmek çok kolayken, doğal yollarla yeniden oluşması, yüzlerce yıl sürebiliyor.

Bazı BM verilerine göre:

– Her 5 saniyede, bir futbol sahası büyüklüğünde toprak alan erozyonla yok oluyor.

– Şimdiye kadar, Dünya’daki toprakların %33’ü erozyona uğradı ve 2050 yılına geldiğimizde bu oranın %90’lara çıkabileceği öngörülüyor.

Erozyon nedir ve nasıl olur?

Toprağın yalnızca en üstteki birkaç santimetrelik katmanı, hayatı destekleyecek öğelere sahiptir. Daha derinlerde yaşam yoktur ve herkesin sağlıklı gıdaya ulaşabilmesini sağlayacak doğru tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilmesi için, bu üst katman kritiktir. Fakat, bu değerli kaynak, çeşitli sebeplerden ötürü erozyona uğrayarak yok oluyor. Bunun başında da, yanlış tarım uygulamaları gelir. Toprağın rüzgâr ve yağmur gibi iklim olaylarına açık hale gelmesi, yani verimli toprakların özellikle tek yıllık hububat ve sebze bitkilerinin üretimi için devamlı sürülmesi, ormanların tarım ve hayvancılık için yok edilmesi ve bunların erozyonu engelleyecek yöntemler gözetilmeden yapılması, erozyonun başlıca sebepleri. Örneğin, palmiye yağı endüstrisinin tropikal yağmur ormanlarına verdiği zarar, günümüzde hararetle tartışılan bir ekolojik meseledir.

Dünya’daki eski medeniyetlerin çökmesindeki temel sebep, şu veya bu şekilde tarımsal sistemlerin çökmesidir; buna bağlı kıtlık, susuzluk ve savaşlar nedeniyle, büyük coğrafyalara hükmetmiş medeniyetlerin yok olmasına yol açmıştır. İngilizce “fertile crescent”, yani bereketli hilal anlamına gelen Mezopotamya bölgesinin geçmişi, bunun gibi bir dizi felakete tanık olmuştur ve günümüzde eski ihtişamı kalmamıştır. Benzer şekilde, Çin hanedanının kurulduğu bereketli Loess Platosu, birkaç bin yıllık toprak suistimali nedeniyle tamamen çölleşmiş ve düzenli yaşanan kum fırtınaları nedeniyle barınılamaz hale gelmiştir. (Bkz. Loess Platosu Havza Rehabilitasyon Projesi)

Sağlıklı, yani içinde bol miktarda organik madde bulunduran toprağın su tutma kapasitesi de yüksektir. Böylece, kuraklık ve sel gibi doğa olaylarının olumsuz etkilerini azaltır. Değişen bir iklim dünyasında, bu daha da önemlidir.

Peki, toprağı sağlıklı yapan nedir?

Sağlıklı bir toprağın başlıca bileşenleri, hava (%25), su (%25), mineraller (%45 – ortalama 90 farklı mineral) ve organik maddedir (%5). Buradaki kritik nokta, organik madde (OM). Toprağın hava almasını ve su tutmasını, minerallerin bitkilerin alabileceği besin maddelerine dönüşmesini ve bu dönüşümü sağlayan Toprak Besin Ağı’nın hayatta kalmasını sağlayan şey, OM’dir. OM’nin temeli de, karbondur.

Erozyonun, yani verimlilik kaybının kaçınılmaz sonuçlarından biri, topraktaki OM’nin, yani karbonun azalmasıdır. Artık, sağlıklı bir tarım toprağında bulunması gereken OM miktarı %2-3 olarak belirleniyor. Türkiye topraklarındaysa, bu oldukça iyimser bir oran.

Karbon, ayrıca, iklim değişikliğine yol açan sera gazı salımlarının da başrol oyuncusu. Binlerce yıl boyunca karbon depolamış alanların (turbalık, don ta

bakaları, ılıman ormanlar, vb.) insan kaynaklı ve/veya iklim değişikliğine bağlı sebeplerle zarar görmesi (buzulların erimesi, yangınlar, vb.) muazzam miktarda karbonun atmosfere karışmasına yol açar. Daha çok ısınan atmosfer, daha çok karbon salımına neden olur ve döngü bu şekilde büyüyerek devam eder. Fosil yakıtlar, yani milyonlarca yıl boyunca toprak basıncı altında fosilleşmiş karbonun katkısını unutmamak gerekir.

Sonrası?

Kısaca, iklim değişikliği etkilerini azaltmanın yanı sıra, erozyonu da engellemenin başlıca yollarından biri, topraktaki karbon miktarını artırmaktan geçer. Sanayi Devrimi’nden bu yana atmosfere saldığımız fosil yakıt kaynaklı karbonun yeniden toprak altında depolanmasına olanak tanıyan teknolojiler geliştiriledursun, sürdürülebilir gıda yetiştiriciliğinin verdiği zararı azaltmanın veya ortadan kaldırmanın ötesinde, ‘‘karbon-pozitif’’ tarım sistemlerinin her yerde teşvik edilmesi gerekiyor.

İşte bu nedenle Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Dünya’nın çeşitli yerlerinde pratik uygulama örnekleri geliştiriyor, hem ekolojik hem de sosyo-ekonomik açıdan hassas bölgelere odaklanıyor.

Organik tarım, biyo-tarım, doğal tarım, permakültür, biyo-dinamik ve daha birçok çeşitli isimle anılan gıda yetiştirme yöntemlerinin her biri, farklı ideolojiler ve yöntemler benimsemiş olsa da, hepsinin temelinde toprağın iyileştirilmesi yatıyor. Toprağa zarar vermeyen sistemlerin de ötesinde, ‘‘regenerative’’ yani, gıda üretirken toprak zenginliğini artıran tarım sistemleri gittikçe yaygınlaşıyor.

Eğitim ve farkındalık çalışmaları, üzerinde yaşadığımız dünyanın sorunları, bu sorunların neden ve nasıl meydana geldiği ve bunlarla başa çıkmak için neler yapılabileceğini geniş kitlelere yaymak için önemli adımlardır. Erozyon, iklim değişikliği, açlık ve su kıtlığı gibi olaylar karşısında, örgütlü olarak nasıl çalışabileceğimizi, bütün sosyo-ekonomik düzeylerde öğrenmemiz gerekiyor; devlet düzeyinde yasa ve yönetmelikler, yerel düzeyde belediyeler ve mahalleler, bireysel düzeyde haneler.

Dünya Toprak Günü’ne herkes dahil olabilir. Daha sağlıklı topraklar ve daha az erozyon için her türlü etkinliği, çalışmayı ve araştırmayı destekleyen BM’nin internet sitesinde, tüm dünyadan çeşitli etkinlikleri bulabilirsiniz. Seminerler ve gönüllü çalışmaların yanı sıra, ağaç dikme kampanyaları da Dünya Toprak Günü’ne destek veren çalışmalardan.

Bireysel karbon ayak izinizi azaltmak için eğer kendinize bir söz vermek istiyorsanız, her sene en azından birkaç uzun ömürlü ağaç dikmek, belki de en kolay, keyifli ve faydalı uğraşlardan biri olacaktır.

Dünya Toprak Günü, her yıl 5 Aralık’ta sağlıklı toprağın önemine dikkat çekmek ve toprak kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini savunmak için bir araç olarak düzenleniyor.

TÜRKİYE ORTA RİSKLİ ÜLKE

Dünya genelinde her yıl 25 milyar ton verimli toprak erozyon sonucu yok oluyor. Dünyada 2.7 milyar insan çölleşme tehdidi altında. 2050’de bu sayının 4 milyara ulaşması bekleniyor. Türkiye’de de kuraklık ve çölleşme konusunda durum hiç iç açıcı değil. Türkiye’nin yüzde 80’inde erozyon riski var. Ancak İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri çölleşme konusunda büyük risk altında. Uluslararası alanda risk endeksi 2 üzerinden sınıflandırılıyor. Türkiye’nin çölleşme risk endeksi ise 1.4 ile orta düzeyde.

BİLİNÇSİZ İŞLEME VE SULAMA

Türkiye’de arazi kullanımı için yeni bir hedef konuldu. Rehabilitasyon programları ile her yıl en az bozulan miktar kadar arazinin ülkeye kazandırılması amaçlanıyor. Ancak buna rağmen yılda 168 milyon ton toprak kaybı yaşanıyor. Avrupa’nın kıtasal ölçekte toprak kaybı ise 300 milyon ton. Bu da Türkiye’nin her yıl tek başına neredeyse tüm Avrupa’da kaybedilen toprağın üçte ikisini kaybettiği anlamına geliyor. Bilinçsiz işleme, sulama ve gübreleme toprak kaybının başlıca nedenleri olarak gösteriliyor.

AĞIR MALİYET

Çölleşme ve kuraklık aynı zamanda; erozyon, toprak örtüsünün yok olması, tarımsal ürün çeşitlerinde düşüş, biyolojik çeşitliliğin yok olması gibi sonuçları da doğuruyor. Türkiye’de tarım arazilerindeki erozyonun ülkeye maliyeti ise 6.7 milyar dolara olarak hesaplanıyor.