Yabancı ülkelerde ağaçlandırmanın tarihsel gelişimi:
Dünyadaki ilk kitlesel ağaçlandırmanın 1343 yılında meşe dikimleriyle Almanya-Westfallen’de yapıldığı. Ayrıca, 1368 yılında da Almanya’nın Nürnberg yakınındaki Reichswald’da çam kozalağı ekimi uygulandığı belirtilmektedir (Loycke 1963). Daha sonra bu çalışmalar İsviçre, Fransa ve Avusturya’da da yaygınlaşmış, bu ülkeler Almanya ile birlikte, Dünya’da kitlesel ağaçlandırmaların öncüleri olmuşlardır. Britanya’da ise ilk kapsamlı ağaçlandırma önerisi 1664 yılında John Evelyn tarafından yapılmıştır. Ancak, bu öneriden 80 yıl önce, Kraliçe Birinci Elizabeth ordunun odun kaynaklarının giderek azalması nedeniyle, Cranbourne Chase’de bir miktar meşe ağaçlandırması yapılmasına öncülük etmiştir (Savill ve Ark. 1997). Ağaçlandırma çalışmaları Amerika Birleşik Devletlerinde ise 150-200 yıl kadar önce başlamıştır (Ürgenç 1998).
Yukarıdaki açıklamalar daha çok kitlesel ağaçlandırma örneklerini esas almıştır. Eski medeniyetler içinde Mısırlılar, Finikeliler, Türkler, Persler, Yunanlılar, Çinliler ve Romalılar ağaçlara hayranlık duymuş ve bazı durumlarda onları kutsallaştırmışlardır (Grey ve Deneke 1986). İnsanların binlerce yıl öncesinden gıda gereksinimi ve odun dışı diğer işlevleri için (örneğin korunma, süs bitkisi, tören veya dini amaçlar), ağaç diktikleri bilinmektedir. Zeytin ağacı milattan 4000 yıl önce, muhtemelen ilk seçilen ve dikilen odunsu türdür (Evans 2009). Tevrat’ta (Old Testiment), milattan önce 2000 yılında Beersheba Antlaşması nedeniyle İbrahim Peygamberin bir ılgın ağacı (Tamarix aphylla) diktiği belirtilmektedir (Evans 2009). Kuran’da “zeytin ve incire and olsun” ifadesi ile bu türlerin önemine ve yetiştirilmesine vurgu yapılmaktadır. Ağaç nakillerinin (ağaç transplantasyonu) milattan önce 1500 yıllarında, Mısır’da yaygın olduğu açıklanmaktadır (Grey ve Deneke 1986; Winters’e atfen). Asya’da da dikimler eski çağlara gitmektedir. Çinliler gıda için, süs bitkisi olarak, dini ve törensel amaçlarla milattan 2000 yıl önce meyve ağaçları ve çam yetiştirmişlerdir (Evans 2009; Valder’e atfen). Bu ağaçlandırmaların bir kısmı da kitlesel niteliktedir. Belirtilen örneklere göre ağaçlandırmaların Orta Doğu, Asya ve aşağıda açıklandığı üzere Anadolu’da, Avrupa da yapılan ağaçlandırmalardan daha eski yıllara gittiğini belirtebiliriz.
Dünya’da 2005 yılına kadar 271 milyon hektar ağaçlandırma yapılmıştır. Bu dünya ormanlarının yaklaşık %7’si kadardır. Bunun 205 milyon hektarı (%76) üretim, 66 milyon hektarı (%24) koruma amaçlı ağaçlandırmalardır (Carle ve Ark. 2009). Dikimle kurulan ormanlardan 2005 yıl için hesaplanan üretim 1.4 milyar m³’tür. Üç ayrı senaryoya göre, 2030 yılında dikimle kurulan ormanlardan sağlanacak üretim miktarı 1.6, 1.7 veya 2.1 milyar m³ olacaktır. 2005 yılında üretilen 1.4 milyar m³ odun hammaddesinin %85’i (yaklaşık 1.2 milyar m³) endüstriyel amaçlıdır. Başka bir senaryoya göre dikimle kurulan ormanlardan endüstriyel amaçlı odun üretimi 2030 yılında 1,9 milyar m³’e ulaşacaktır (Carle ve Holmgren 2009). 2005 yılında üretilen 1.2 milyar m³ endüstriyel odun, Dünya’da üretilen endüstriyel odunun 2/3’üne karşılıktır. Bu miktar Dünya ormanlarının sadece %7’si düzeyindeki bir alanda üretilmektedir. 3.9 milyar ha alan kapsayan tüm Dünya ormanlarının odun üretimi yaklaşık 3.9 milyar m³’tür. Bu alanın %7’sine karşılık olan (271 milyon ha) ağaçlandırma alanlarından elde edilen odun hammaddesi ise 1.4 milyar m³ olup, %7’lik alandan küresel odun üretiminin %35’i elde edilmektedir. (Boydak 2014)
Türkiye’de ağaçlandırmaların tarihsel gelişimi
Kitle halinde ağaç dikimlerine ve kumulların tarım alanlarını istila etmemesi için, kumul hareketlerinin durdurulmasına yönelik, muhtemel ilk kumul ağaçlandırmaları, fıstıkçamı (Pinus pinea) ile Antalya-Kumköy-Kundu-Kadriye-Belek-Serik (Köprüçay) sahil şeridinde, Romalılar tarafından uygulanmıştır (John Luis Nowland; Antalya Aksu Havzası Arazi ve Toprak Erozyonu Araştırmaları; Elektrik İşleri Etüd Genel Müdürlüğü, 1960’lı yıllar)[Bu bilgilerin, John Luis Nowland’ın araştırmasında yer aldığı, o yıllarda aynı kurumda görev yapan Prof. Dr. Alpaslan Akça’dan belirtilmiştir. John Luis Nowland’ın araştırması, DSİ-Elektrik Etüd Genel Müdürlüğü ve ilgili diğer arşivlerde aranmış, ancak henüz çalışmaya ulaşılamamıştır. Araştırma sürdürülmektedir.]. Yayının veya yayının dayandığı kaynağın bulunarak, bilginin kanıtlanması durumunda, fıstıkçamlarının yaklaşık 500m-1500m genişlikteki bir kıyı kuşağında, günümüze kadar doğal yolla (tohumla) generasyonlarını sürdürdüğü doğrulanabilecektir. Halen zarar görmeyen yerlerde yeni gençliklerle 129 yaşına kadar fıstıkçamı bireyleri yer almaktadır. [Yaş tespitleri Orman Yüksek Mühendisi (Antalya Orman Bölge Müdür Yardımcısı) Osman Karbay tarafından 1999 yılında yapılmıştır.]. Ancak, son yıllarda turizme ayrılan Antalya-Manavgat kıyı sınırları içinde halen bu fıstıkçamı kuşağı, otel ve benzeri tesisler için, yer yer tahrip edilmiştir. İlgili yayına ulaşılması durumunda Dünya’daki ilk kitlesel ağaçlandırmaların ve ilk kumul ağaçlandırmalarının, fıstıkçamı ile Anadolu’da (Antalya-Serik (Köprüçay) arası kıyı kumulları) yapıldığı kanıtlanmış olacaktır.
Ağaçlandırma çalışmalarının tarihsel gelişimi içinde, Anadolu’da köylülerin sürdürdüğü kavak ve söğüt ağaçlandırmaları da önemli bir yer tutar. Esasen kavak insanların tarım yapmaya başladığı zamanlardan bu yana tanınmakta ve yetiştirilmekte olan bir taksondur (Semizoğlu 1979).
Türkiye’de gerçek ormancılık anlayışı ve buna koşut olarak teknik ormancılık uygulama çabaları Cumhuriyetin kurulması ile başlamıştır. Bu bağlamda Türkiye’de çağdaş ormancılığın kurulmasına öncülük eden Büyük Önder Atatürk’tür. Atatürk’ün Cumhuriyet eserleri içinde Türkiye ormancılığı da önemli bir yer tutar. Giriş bölümünde belirtildiği gibi, Atatürk’ün 1922 ve 1937 meclis konuşmalarında ormanların korunması, çağdaş yöntemlerle işletilmesi, ağaçlandırmalarla genişletilmesi, ülke odun gereksiniminin karşılanması ve ekonomiye katkısı konuları yer almıştır (Saatçioğlu 1974). Ankara Gazi Çiftliği’nin kurulması, Ankara çevresi ve Gazi Çiftliği’nde yapılan ağaçlandırmalar, cumhuriyetin kurulmasından sonra Atatürk’ün direktif ve önderliğinde başlamıştır.
Türkiye’de oransal olarak daha kapsamlı ağaçlandırma çalışmaları, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle 1950’li yıllarda başlamıştır. 1955 yılında Ankara’da yapılan “Ağaçlandırma ve Kavakçılık Kongresi” sonuç raporu, ağaçlandırma örgütünün teşkilatlanmasına ve ağaçlandırmaların ivme kazanmasına katkı yapmıştır.
1966 yılında Orman Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Orman Mühendisliği 1. Teknik Kongresi”nde ise, Türkiye ağaçlandırmaları ve endüstriyel plantasyonlar konusunda alınan kararlar ve bunların adım adım uygulamaya sokulması, ülkemiz ağaçlandırmalarının gelişmesi ve ağaçlandırma örgütünün yapılanmasında bir dönüm noktası olmuştur. Bunu izleyen ve 1968 yılında İ.Ü. Orman Fakültesinde yapılan geniş katılımlı “Ağaçlandırma, Planlama – Etüt ve Proje Semineri”nde; tohum, fidanlık, ağaç ıslahı, ağaçlandırma alanlarının hazırlığı, dikim aralıkları, zamanı, metotları, planlanması, etüt ve projelendirilmesi gibi teknik konular ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir. Bu toplantıların önemli bir özelliği, toplantıya İ.Ü. Orman Fakültesi’nden, Ormancılık Araştırma Kurumlarından ve uygulamadan hemen tüm birikimli akademisyenler ile araştırma ve uygulamacıların katılmalarıdır. Ayrıca, 1956 yılında 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun yürürlüğe girmesi, Türkiye’nin 1960 yılından sonra planlı kalkınma dönemine geçişi ve ağaçlandırmaların 1963 yılından itibaren, bir yatırım konusu olarak kalkınma planları ve bütçede yer alması da, ağaçlandırmaların hızlanmasına katkı yapmıştır. Ülkemizde ağaçlandırmaların tarihsel gelişimi Osmanlı İmparatorluğu dönemini de kapsayacak şekilde aşağıda özetlenmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ağaçlandırmalar
Tanzimat’ın ilanına (1839), hatta Orman Nizamnamesi’nin çıkışına kadar (1870), Osmanlı İmparatorluğu döneminde, ağaçlandırmalar konusunda, herhangi bir karar veya bazı küçük önlemler dışında, kapsamlı uygulamalar bulunmamaktadır. Bu tarihlerden önce 1717 ve 1739 yıllarındaki fermanlar ise, İstanbul’da yapılacak küçük çaplı ağaçlandırmalar için, İstanbul’un yakın çevresindeki yerleşim alanlarından, fidan temini konularını içermektedir (Kutluk 1941, Diker ve İnal 1945). Dursun (2007) da Osmanlı döneminde ormanların idare ve yönetimi için özel yapılmış herhangi bir kanunnamenin bulunmadığını belirtmektedir. Ancak henüz açılmamış veya değerlendirilmemiş. Osmanlı arşivlerinde bu konuyla ilgili bilgilerin çıkması olasıdır. Bu dönemde veya daha önce yapılan bazı küçük uygulamalar aşağıda açıklanmıştır (Diker ve İnal 1945, Bingöl 1990a;b, Ürgenç 1998a, Günay 2003).
Haliç’in siltasyonla dolmasını önlemek amacı ile Fatih Sultan Mehmet zamanında Haliç yamaçlarında ağaçlandırmalarla bazı önlemler alınmıştır (Diker ve İnal 1945, Ürgenç 1998a). XVIII. Yüzyılda “Lale Devri” olarak isimlendirilen yıllarda Kâğıthane Deresi, Göksu Deresi, İstanbul saray ve bahçeleri ile Boğaziçi korularında, küçük ölçekli ve çevre düzenleme (estetik) amaçlı bazı dikimler yapılmıştır (Kutluk 1941, Diker ve İnal 1945). 1870 tarihli Orman Nizamnamesinde, ağaçlandırmalarla ilgili bir kayıt bulunmamaktadır. Ancak, ülkenin farklı yörelerinde, bazı devlet adamları tembihname ve talimatnameler çıkararak, küçük çaplı ağaçlandırma uygulamaları gerçekleştirmişlerdir. Bu konuda Sivas Valisi Halil Paşa’nın 1882,1884 tarihli tembihnameleri bulunmaktadır. 1884 tarihli tembihnamede geçen, bazı ifadeler şöyledir; “yeterince ormanı olmayan köylerde ve ağaç yetişebilecek yerlerde, herkesin kaç tarlası varsa, her tarlanın dört köşesine fidan dikecek ve tarlası fazla olanlar, bir iki sene zarfında kendi için bir dönüm ve hiç olmasa yarım dönüm kadar bir yerde, hendek çevirerek tohum ekimi ve fidan dikimi veyahut sökerek yabani fidanla ağaç ve orman yetiştirecektir” (Kutluk 1941, Diker ve İnal 1945).
Sultan Abdülaziz zamanında, Orman Mektebi’nden mezun olan Karnik Efendi’nin müfettişliği sırasında (tahminen 1868-1869 yıllarında), Büyükdere-Çayırbaşı ile Bahçeköy-Bentler arasındaki yolun sağ ve solunda yer alan sıra halindeki çınarlar dikilmiştir (Diker ve İnal 1945)
Yüksek Orman Mektebi’nin yeni açılan Halkalı Ziraat Mektebi ile birleştirilmesinden (1891) sonraki yılda (1892) İstanbul-Halkalı’da bir fidanlık kurulmuş ve öğrenciler halep çamı (Pinus halepensis), servi (Cupressus sp.), karaçam (Pinus nigra), sedir (Cedrus sp.), mazı (Thuja sp.) ve dişbudak (Fraxinus sp.) türleriyle 2.5 hektar büyüklükte bir ağaçlandırma yapmışlardır (Diker ve İnal 1945, Günay 2003).
1885 yılında İstanbul-Terkos Gölü çevresinde, kumul tespiti amacıyla Fransızlar tarafından hızlı gelişen iğne yapraklı bir tür alan sahilçamı ile ağaçlandırma yapılmıştır (Bingöl 1990a). Yine 1885 yılında bir Fransız şirketi Adana-Mersin demiryolu hattındaki istasyonlara estetik amaçlarla hızlı gelişen bir yapraklı tür olan Eucalyptus camaldulensis ile ağaçlandırmalar yapmıştır (Gürses 1990, Bingöl 1990a). Hidiv Abbas Paşa da Köyceğiz-Dalaman’daki çiftliğinde okaliptüs yetiştirmiştir.
Osmanlı döneminde ordu birliklerinin yapmış olduğu ağaçlandırmalar da bulunmaktadır. “Örneğin Sultan Abdülhamit zamanında, 4. Ordu komutanı olan Müşir Zeki Paşa, Erzincan’da şehirden 4 km uzaklıktaki Kırklar Tepesini köşklerle süslü büyük bir dutluk alana dönüştürmüştür (Diker ve İnal 1945).
1911 yılında Kayseri İl İdare Meclisi tarafından yerel bir talimat ile Kayseri’ye 3-4 saat mesafede bulunan Kızlar Pınarı yöresinde, çevrede yaşayan 80 000 nüfusun yakacak odun gereksinimini karşılamak amacıyla, 7500 dönümlük (750 ha) boş bir arazinin ağaçlandırılması kararlaştırılmıştır. Bu, orman idaresi dışındaki bir yerel kamu kuruluşunun, ağaçlandırmalar konusunda çıkarmış olduğu ilk talimat olarak belirtilmektedir. Ayrıca, bu talimat kamu arazisinde ağaç da yetiştirilerek tarım yapılması (Agroforesty; tarımsal ormancılık) ve bu arazinin halka dağıtılmasına da (özel ağaçlandırma) bir örnektir. Talimatta özetle şu ifadeler yer almaktadır; 7500 dönümlük alan (muhtemelen alanın bir kısmı), her biri 25 dönüm olmak üzere 108 parçaya ayrılacak ve her parça bir kişiye verilecektir. Her bir bölmeye 250 ağaç dikileceği belirtilmiştir. Şayet 10 yıl sonunda her parça için de en az 100 ağaç yetiştirilmediği takdirde, arazinin geri alınacağı ifade edilmiştir. Bu konuda hazırlanan ve nezarete gönderilen teklif, 3 Eylül 1911 tarihinde çıkarılan bir bakanlar kurulu kararı halinde yayınlamasına karşın uygulamaya geçilememiştir (Diker ve İnal 1945, Bingöl 1990a, Günay 2003).
Ülkemizde kent ağaçlandırması amacına yönelik ilk fidanlık ise 1902’de, Alman Hortikültürist, peyzajcı C.H. Koch’ın oğlu, kardeşi ve yeğeni ile birlikte İstanbul’da (Ortaköy-Cendere’de) kurulmuş ve 1936 yılına kadar hizmet vermiştir (Ürgenç 1998b).
1912 yılında Ticaret ve Ziraat Nezareti tarafından illere yapılan bir tamimde, orman yetiştirmek üzere ağaçlandırmaya temel olacak fidanlıkların kurulması belirtilmektedir (Diker ve İnal 1945).
Orman Umum (Genel) Müdürü Hoca Ali Rıza Bey, 1916 tarihli tarifnameye göre, Orman Mektebi öğrencileri için Bahçeköy’de ve bugünkü Atatürk Arboretumu içinde, bir iğne yapraklı tür orman fidanlığı kurmuştur (Ürgenç 1998a). Atatürk Arboretumu da 1950 yılında kurulmuştur.
1916 yılında yeni Orman Umum Müdürü Tevfik Bey, Kâğıthane Deresi’nin Halice döküldüğü yerdeki sahilin sağ yamaçlarında, bir fıstıkçamı ağaçlandırması yaptırmıştır. Bu ağaçlandırmalardan birkaç hektar kalıntı topluluk, son yıllara kadar gelmiştir (Diker ve İnal 1945).
1916 yılında Hendek’te açılan Orman Ameliyat Mektebi’ne bağlı bir tohum evi (tohum çıkarma ve depolama tesisi) ve fidanlık kurulmuştur (Diker ve İnal 1945).
Belirtilenlere ek olarak, Enver Paşa’ya ait Bilezikçi Çiftliği’nin Hacıosman Bayırı kısmında, Avusturya Karaçamı ile yapılan ağaçlandırma, Hadımköy sınırları içinde Cendere ağaçlandırması da, Osmanlı dönemi ağaçlandırmaları içinde sayılabilir.
Osmanlı döneminde belgelere geçmiş olan bu küçük ölçekli ağaçlandırma örnekleri, o dönemlerde Türkiye’de nüfusun azlığı, çevresel odun ve diğer orman ürünleri gereksinimlerini karşılamada büyük güçlüklerle karşılaşılmaması ve ormanlara bakış açısı gibi nedenlere dayandırılabilir.
Türkiye Cumhuriyeti döneminde ağaçlandırmalar
Daha önce belirtildiği gibi, Türkiye’de gerçek ormancılık anlayışı ve teknik çalışmalar Cumhuriyetin kurulması ile başlamıştır. Ormancılık teknik ve ekonomik boyutları ile Atatürk’ün 1922 ve 1937 meclis konuşmalarında yer almış ve Atatürk Türkiye ormancılığının çağdaşlaşmasında (koruma, genişleme, ekonomiye katkı) öncülük etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki ağaçlandırmalar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle 1955 yılında gerçekleştirilen “Ağaçlandırma ve Kavakçılık Kongresi”1966 yılında gerçekleştirilen “Orman Mühendisliği 1.Teknik Kongresi” ve 1968 yılında gerçekleştirilen Ağaçlandırma Planlama-Etüt ve Proje Semineri’nden sonra, ivme kazanarak büyük çapta hızlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’na kadar yapılan ağaçlandırmalar
Büyük önder Atatürk askeri, siyasi ve kalkınma alanlarındaki dehası yanında tarımsal ve kültürel gelişmenin ağaçsız olmayacağı inancıyla, yeni başkent Ankara’daki özel çiftliğinde yaptığı Atatürk Orman Çiftliği ağaçlandırmaları (Diker ve İnal 1945), Cumhuriyet dönemi ağaçlandırmalarıyla ilgili çok anlamlı bir yapıttır.
1924 yılında Yüksek Orman Mektebi’nde kurulan 2 hektarlık okul fidanlığında, 10 yıl süre ile yılda 50.000 fidan üretilmiş ve bu fidanlar sadece Atatürk Orman Çiftliği ve Ankara’nın ağaçlandırılmasında kullanılmıştır. Daha sonraki 10 yıl içinde ise, fidanlar İstanbul’da ve/veya ülkenin diğer bölgelerinde de dikilmiştir.
1926 yılında, Orman Umum Müdürlüğü tarafından Ankara Söğütözü’nde kurulan fidanlık da (bugünkü Ankara Fidanlık Şefliği), Yüksek Orman Mektebi’nin Fidanlığı gibi, Atatürk Orman Çiftliği’nin ve Ankara’nın ağaçlandırılmasına büyük katkılar yapmıştır.
1926 yılı ilkbaharında Eskişehir-Türkmen Dağı ve Kalabak Köyü çevresinde, Ankara Rasattepe yöresinde uçaktan saçılan tohumlarla ekimler yapılmıştır. Bu ekimler teknik, koruma ve benzeri çeşitli eksiklikler nedeniyle başarılı olmamıştır (İnal ve Diker 1945, Ürgenç 1998a).
Atatürk’ün, Ankara Atatürk Orman Çiftliğine ek olarak öncülük ettiği ve Florya’da “Atatürk Ormanı” olarak anılan orman ile Yalova-Termal ağaçlandırmaları da, Cumhuriyet döneminin örnek ağaçlandırmaları içindedir. Bunlardan Florya ağaçlandırması rekreatif amaçlı olup, Bakanlar Kurulu’nun 1937 yılındaki kararı ile 1937-1938 tarihlerinde yapılan raporlara dayanarak gerçekleştirilmiştir (Diker ve İnal 1945).
1939 yılında başlayan ve yılda 47 hektar olarak gerçekleştirilerek, 885 hektara ulaşan Tarsus-Karabucak okaliptüs ormanı (Gürses 1990), Tarsus-Karabucak bataklığının kurutulması amacıyla yapılmıştır. Gerçekleştirilen bu ağaçlandırma, ülkemizde yabancı yapraklı türle kurulan ilk büyük kitlesel ağaçlandırmayı temsil etmektedir. Bu süre içinde kurulan ormanların 140 hektarının kavak ağaçlandırması olduğu belirtilmektedir (Bingöl 1990b). 1937 yılından sonra Kalkanova, Gelemen okaliptüs ağaçlandırmaları da 177 hektara ulaşmıştır (Bingöl 1990b).
Ağaçlandırmalar için birçok ilimizde yeni fidanlıklar kurulmaya başlanmıştır. Örneğin 1937 yılında Eskişehir’de, 1938 yılında Sivas, Çankırı ve Elazığ da birer fidanlık kurulmuştur (Bingöl 1990a).
Bu dönemde halk tarafından Denizli’nin Çal, Acıpayam ve Konak ilçelerinde yoğunlaşan iğne yapraklı ağaçlandırmalar da kurulmuştur. Denizli-Çal’da 1930-1940 yılları arasında kızılçam (Pinus brutia) türü ile açık alanlarda ve düşük verimdeki tarım alanlarında yapılan ağaçlandırmalar, ülkemizde iğne yapraklı türlerle geniş alanlarda halk-özel teşebbüs tarafından kurulan ilk kapsamlı ağaçlandırmalar içindedir. Çal’da yapılan bu ağaçlandırmalara Ahmet Çökelez ile Orhan Vural ve yörenin öğretmenlerinden Hikmet Omca öncülük etmiştir. Çal’da yapılan bu ağaçlandırmalar daha sonra devam etmiştir (Resim 2.3). Halk tarafından yapılan ağaçlandırmalar Denizli-Süller’de (1952) ve Denizli-Acıpayam’da (1960-1963) da başlatılmıştır. Denizli-Süller’deki ağaçlandırmalara Hasan Cerit, Denizli-Acıpayam’daki ağaçlandırmalara ise Mehmet Aydın öncülük etmiştir (Geray ve Ark. 1993).
İkinci Dünya Savaşı-1955 yılı arasında yapılan ağaçlandırmalar
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ağaçlandırmalar daha bilinçli, planlı ve kapsamlı uygulamalardır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Anadolu’da fidanlıklar kurulmaya başlanmış, ağaçsız köy ve belediyelere 5 hektar büyüklükte orman kurma zorunluluğu getirilmiştir. Bu amaçla 1955 yılına kadar, 4.9 milyon fidan kullanılarak 4924 hektar ağaçlandırma yapılmıştır (Ürgenç 1998a). Ancak, doğal ormanlardan uzakta ve genelde step alanlarında yapılan bu ağaçlandırmalardan; dağınık oluşları, mülkiyet sorunları, tür ve orijin seçimi, toprak işleme ve bakımlardaki eksiklikler nedenleriyle arzu edilen başarı sağlanamamıştır.
Savaş yıllarında ve sonrasında, maden direği gereksinimini karşılama amacıyla, “Maden Direği Akasya Ormanları” kurulmuştur. Bu ağaçlandırmalar kavak (Populus sp.), okaliptüs (Eucalyptus sp.) ve sahilçamı (Pinus pinaster) ile birlikte, amaç belirlenerek, yapılan ilk hızlı gelişen yabancı tür ağaçlandırmaları içindedir. Değişik nedenlerle başarılı olunamayan yalancı akasya kitle ağaçlandırmalarından, günümüze ulaşan fazla bilgi ve belge bulunmamaktadır (Turan 1982).
Melez kavak klonlarının yurtdışından getirilmesi ve yetiştirilmesi 1946 yılında Sümerbank Selüloz Sanayi tarafından gerçekleştirilmiştir (Figen ve Eren 1949, Saatçioğlu 1973). Türkiye’de melez kavaklarla yapılan ilk orman içi araştırma ise 1953 yılında başlatılmıştır (Saatçioğlu 1973).
1945 yılından sonra (1946-1957 yılları arası) Tokat-Çamlıbel, Ankara-Harbiye ve Etimesgut, Eskişehir-Tüllüce ve Kocakır, Gaziantep-Dülükbaba’da orman dışı ağaçlandırmalar yapılmıştır. Bu ağaçlandırmalarda 13.3 milyon fidan kullanılarak 3506 hektar orman kurulmuştur (Ürgenç 1998a).
Dursunbey-Alaçam mıntıkası karaçam ormanlarında, 1945 yılında çıkan bir orman yangınında, 12600 hektar alan yanmıştır. Bu alanlarda 1949 yılı ilkbaharından itibaren ekim ve dikim yoluyla ağaçlandırmalar ve denemeler başlatılmıştır (Pamay 1960).
1950’li yıllarda Orman Mühendislerinin bireysel gayretleri ile bazı küçük ağaçlandırmalar kurulmuştur. Daha sonra, OGM bazı yörelerde Ağaçlandırma Mühendislikleri kurarak çalışmaları desteklemiş ve yönlendirmiştir. Orman Genel Müdürlüğü 1945-1956 yılları arasında, 22.7 milyon fidan kullanarak, toplam 34 405 hektar orman içi ağaçlandırma ve 808 hektar kavak ağaçlandırması yapmıştır. Orman Fakültesi’nin önerisi ile Ankara Bala’da kurulan 220.6 hektarlık koruyucu orman şeridi ve 1955 yılında Tokat’ta, selleri önlemek için teraslandırılarak kurulan 200 hektarlık erozyon ağaçlandırması, toprak koruma amaçlı ağaçlandırmalar için örneklerdir (Ürgenç 1998a).
Yoğun ağaçlandırmaların başlatıldığı dönem (1955 yılı ve sonrası)
Ülkemizde 1955 yılı, yoğun ağaçlandırmaların başlatılmasında bir dönüm noktasıdır. Ankara’da 1955 yılında yapılan “Ağaçlandırma ve Kavakçılık Teknik Kongresi” ile Türkiye’de ağaçlandırma çalışmalarının ivme kazanmasına ve ağaçlandırma örgütünün ilk teşkilatlanmasına katkı yapılmıştır. Bu kongrenin kararları çerçevesinde, 1955 yılından itibaren Ağaçlandırma Grup Müdürlükleri’nin kurulmasına başlanmıştır. Böylece kapsamlı orman içi ağaçlandırmalar başlatılmıştır. “Ağaçlandırma ve Kavakçılık Teknik Kongresi” kararlarında öne çıkan, endüstriyel ağaçlandırmalardan çok, yanan alanların ağaçlandırılması, orman alanlarının oranını artırma ve erozyonla mücadele amaçlı ağaçlandırmalardır (Turan 1982).
1956 yılında kurulan İzmit-Kavak Fidanlık Müdürlüğü’nün adı 1962 yılında “İzmit Kavakçılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü”ne dönüştürülmüştür. Bu bir yönüyle, hızlı gelişen türlerle yapılan endüstriyel ağaçlandırmalara geçiş anlamına gelmekteydi. Nitekim 1963 yılından itibaren, ülkemizde hızlı gelişen türlerle ağaçlandırmalar, her yıl 5 000 ha olmak üzere, 1.Beş Yıllık Kalkınma Planında da yer almıştır.
Hızlı gelişen türlerle endüstriyel ağaçlandırmalar bakımından 1960’lı yıllardaki en büyük aşama, 1966 yılında Orman Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Orman Mühendisliği 1.Teknik Kongresi” ile yapılmıştır. Bu kongrede, 1955 yılındaki Ağaçlandırma ve Kavak Teknik Kongresi’nden sonra geçen 10 yıllık süredeki gelişmeler, iyi bir şekilde değerlendirilmiş, ülkemiz ormancılık ve ağaçlandırma politikalarına yön verecek önemli kararlar alınmış ve bu kararlar adım adım uygulamaya konulmuştur (Anon. 1966a;b, Turan 1982). Kongrede, kurulan komisyonların raporlarında tohum, fidanlık, klasik ağaçlandırmalar, hızlı gelişen tür ağaçlandırmaları, toprak koruma ve çevre düzenleme (estetik) amaçlı ağaçlandırmalar, kavak ve okaliptüs ağaçlandırmaları, orman endüstrisi ile ilişkileri ve ağaçlandırmalarla ilgili diğer örgütsel ve mali konularda çok ayrıntılı ve bugün dahi geçerli olan önemli kararlar alınmıştır. Daha önce belirtildiği gibi, kongrenin bir özelliği de o yıllarda tek olan İ.Ü. Orman Fakültesi ile araştırma ve uygulama kurumlarındaki hemen tüm birikimli elemanların kongreye katılmış olmalarıdır. Bu Kongrede alınan kararların bazıları ve bu kararların gerçekleşmesiyle ilgili süreç aşağıda açıklanmıştır.
Yerli ve yabancı türlerle, 2000 yılına kadar, 300 000 hektar alanda endüstriyel plantasyonlar kurulması.
Zaman geçirmeden hızlı gelişen türlerle denemelere girilmesi ve denemeler sonunda başarılı olan hızlı gelişen türlerle ağaçlandırmalar yapılması.
Hızlı gelişen tür ağaçlandırmalarının planlanmasında, endüstriyel gereksinimlerin dikkate alınması.
Yerli ve yabancı hızlı gelişen türlerle yapılacak ağaçlandırmalar için, ülke bazında uygun alanların belirlenmesi amacıyla, “Etüd Proje Grupları” nın oluşturulması.
Hızlı gelişen türler konusunda araştırma ve denemeleri yönlendirebilecek bir hızlı gelişen tür araştırma kurumunun kurulması.
Tohum temini ve kayıt işlemlerine özen gösterilmesi, yabancı tür fidanlarını kaliteli olarak üretmek amacı ile ağaçlandırma proje alanları çevresinde, fidanlıklar kurulması.
Ağaçlandırma Bölge Müdürlükleri kurularak, toplu büyük projelerle şantiye sistemi uygulamasına geçilmesi.
Ağaçlandırmalarda mekanizasyon araştırmaları yapılarak, sonuçların uygulamalara aktarılması.
Ağaçlandırmalara kaynak temini için, bir “Ağaçlandırma Milli Fonu” oluşturulması.
Bu kararlar adım adım uygulamaya konmuştur:
1962 yılında İzmit’te kurulan “Kavakçılık Araştırma Enstitüsü’nün çalışma alanları genişletilmiş ve 1968 yılında kurumun adı “Kavak ve Hızlı Gelişen Yabancı Tür Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü” olarak değiştirilmiştir.
Enstitü 1968 yılından başlayarak, Trabzon’dan-Kahramanmaraş’a kadar olan kıyı kesimlerindeki 40 yörede, yerli ve yabancı hızlı gelişen türlerle oldukça sistemli denemeler kurmuştur. Bu denemelerin ilk sonuçları 1972 yılından itibaren yayınlanmaya başlamıştır.
Ayrıca, Enstitü, FAO bağlantılı dış kaynaklı ve 5.5 yıl süreli bir Özel Fon Projesi’ni (TUR/71/521) 1972 yılında uygulamaya sokmuştur. Çok başarılı olan bu proje ile endüstriyel ağaçlandırmalar için uygun alan hazırlığı yöntemlerinin belirlenmesi, teknik ve ekonomik bilgilerin geliştirilmesi büyük çapta sağlanmıştır.
Doğal türlerimizden kaliteli tohum elde etmek için tohum meşcerelerinin seçilmesi ve klonal tohum bahçelerinin kurulması çalışmalarına hızla girilmiştir.
Türkiye’de fidanlıklar modernleştirilerek ve yaygınlaştırılarak yerli ve yabancı türlerde kaliteli fidan üretimine geçilmiştir.
Yasa ile bir “Ağaçlandırma Milli Fonu” kurulmuştur.
Klasik ağaçlandırmalar ile toprak koruma ve estetik amaçlı ağaçlandırmalar büyük bir gelişme göstermiştir.
Araştırmalar sonucu, başarılı olan hızlı gelişen yerli ve yabancı türlerle, örneğin kızılçam, sahil çamı, kavak, okaliptüs türleriyle bazı eksikliklere karşın, geniş alanlarda endüstriyel plantasyonlar kurulmuştur.
1968 yılında İ.Ü Orman Fakültesi’nde yapılan (24 Nisan-18 Mayıs 1968) Ağaçlandırma Planlama-Etüd ve Proje Seminerinde yetişme ortamı tanıtımı ağaçlandırmaların tohum, fidanlık, ağaç ıslahı, ağaçlandırma planlama, etüt ve uygulamalarını (ekim ve dikim), fiyat analizlerini kapsayan çok değerli bildiriler tartışılmıştır. Seminerin 13-18 Mayıs 1968 tarihleri arasındaki günleri bilimsel ekskürsiyonlara ayrılmıştır. OGM- ağaçlandırma örgütünden 36 uzmanın katıldığı seminer, ülkemiz ağaçlandırmaları bakımından geniş bir ufuk açmıştır.
Bu süreçte 1971 (İzmit-Kefken), 1981 (İzmit-Kefken-Çanakkale), 1995 (Balıkesir), 1998 (Ankara), 2002 (İzmit), 2003 (İzmit) yıllarında, hızlı gelişen türlerle endüstriyel plantasyon konularını kapsayan ulusal ve uluslararası toplantılar düzenlenmiştir (Boydak ve Dirik 1998, Boydak 2003a, Boydak ve Ark. 2007). Ayrıca uluslararası “Ağaçlandırmalarda Mekanizasyon” toplantısı (1984-İzmir) ile “Ormancılık Mekanizasyonu ve Verimlilik” ulusal toplantısı (1985-Bolu) yapılmıştır.
Planlı kalkınma dönemine geçinceye kadar (1963 yılı), Türkiye’de 99 269 ha ormaniçi ağaçlandırma, 11 296 ha orman dışı ağaçlandırma ve 14 806 ha erozyon kontrolü amaçlı ağaçlandırma olmak üzere, toplam 125 371 ha ağaçlandırma yapılmıştır (Ürgenç 1998a). Ülkemizde başlangıçtan bugüne kadar farklı amaçlarla yapılmış olan ağaçlandırmalar bir tabloda toplanmıştır (Tablo 2.1).
Tablo: Türkiye’de 2012 yılına kadar yapılmış olan ağaçlandırma, mera ıslahı, BATY’le gençleştirme (yapay gençleştirme) çalışmaları ormanı (Anon. 2012b).
Tablo: Türkiye’de 2012 yılına kadar yapılmış olan ağaçlandırma, mera ıslahı, BATY’le gençleştirme (yapay gençleştirme) çalışmaları ormanı (Anon. 2012b).
Yıllar | Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü | Orman Genel Müdürlüğü | Toplam | |||||||
Ağaçlandırma | Rehabili- tasyon | Erozyon kontrolü | Mera ıslahı | Özel ağaçlandırma | Yapay gençleştirme3 | Enerji ormanı kurma | ||||
Orman içi | Orman dışı | Toplam | ||||||||
1946- 1968 | 264 648 | 15 401 | 280 049 | 0 | 59 146 | 10 019 | 0 | 0 | 0 | 349 214 |
1969- 1980 | 284 162 | 6 845 | 291 007 | 0 | 56 476 | 25 643 | 0 | 199 815 | 12 531 | 585 472 |
1981- 1991 | 917 189 | 27 801 | 944 990 | 0 | 140 818 | 28 902 | 3 378 | 249 443 | 410 309 | 1 777 840 |
1992- 2007 | 437.661 | 0 | 437 661 | 741 854 | 449 234 | 49 39 | 68 819 | 287 884 | 200 038 | 2 234 88 |
2008 | 39 467 | 0 | 39 467 | 336 910 | 53 917 | 4 642 | 9 034 | 19 622 | 0 | 463 592 |
2009 | 46 872 | 0 | 46 872 | 374 728 | 50 352 | 5 521 | 9 535 | 14.379 | 0 | 501 387 |
2010 | 41 857 | 0 | 41 857 | 346 902 | 61 401 | 7 968 | 17 306 | 8 059 | 0 | 483 493 |
2011 | 39 964 | 0 | 39 964 | 344 570 | 67 088 | 10 114 | 8 566 | 10 431 | 0 | 480 733 |
2012 | 42 009 | 0 | 42 009 | 347 719 | 83 131 | 9 635 | 4 944 | 12 958 | 0 | 500 396 |
Toplamı | 2 113 829 | 50 047 | 2 163 876 | 2 492 683 | 1 021 563 | 151 834 | 121 582 | 802 591 | 622 878 | 7 377 007 |
Tablo değerleri, 1955, 1966 ve 1968 yıllarında ağaçlandırma konularında yapılan üç toplantı ve toplantı sonuç raporlarının peş peşe yaşama geçirilmesinin ardından (1960’lı yıllar ve sonrası), ülke ağaçlandırmalarının hızla arttığını göstermektedir.
Ağaçlandırmaların bir yatırım konusu olarak kalkınma planları içinde yer alması da hızlanmasını teşvik etmiştir. Özellikle, Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü’nün kurulması, merkez ve bölge müdürlüklerindeki örgütlenme, ağaçlandırma uygulamalarını hızlandırmıştır. Etüt ve proje grupları ülke bazında envanter çalışmalarıyla ağaçlandırılacak alanlar ve bunların verim güçleri, makineli çalışmaya uygun alanların belirlenmesi, sosyal problem olan ve olmayanların sınıflandırılması konularının belirlenmesinde önemli aşamalar yapmıştır. Ayrıca, tohum ve ağaç ıslahı, fidanlık, ağaçlandırmalarda mekanizasyon vb. konularda uzmanların yetişmesi, belirtilen konularda araştırmalarla bilgi birikimine ulaşılması, her yıl daha büyük alanlarda bilinçli çalışmaların yapılmasını sağlamıştır.
Ancak, 1981 yılında AGM’nin kapatılmasından sonra, ağaçlandırma mühendislerinin birçoğu ormancılığın başka konularında görev almış ve mevcut bilgi birikimi zayıflatmıştır. Başlangıçtaki heyecan ve olanaklarla, 1990’lı yılların ilk yarısına kadar, ağaçlandırmaların yıllık miktarı yüksekçe seyretmiştir. Ancak, belirtilen olumsuzluklar ve bütçe kısıtlamaları nedeniyle, 1995 yılı ve sonrasında ağaçlandırma uygulamalarında, alan olarak önemli düşüşler olmuştur. Ayrıca, tohum ve ağaç ıslahı, orijin ve ağaçlandırmalarda mekanizasyon konularındaki bilgilerin uygulamaya aktarılmasına gereken önem verilmemiştir. Daha sonra AGM yeniden kurulmuştur. Orman ve Su işleri Bakanlığı’nın kurulmasından sonra (2 Kasım 2011), ağaçlandırma çalışmaları Orman Genel Müdürlüğü’ne (OGM) devredilmiştir. Geçmişte yaşanmış olan deneyimler, ağaçlandırma dâhil temel ormancılık hizmetlerinin tek genel müdürlükçe yürütülmesinin daha uygun olacağı kanaatini ortaya çıkarmıştır. Ancak, OGM’nin merkez ve taşra kuruluşlarında, ağaçlandırma hizmetlerinin kaliteli, etkin ve artan düzeyde yürütülmesi için, ağaçlandırmalar bakımından tüm yönetsel, araştırma ve uygulama hizmetlerinin eşgüdüm içinde yürütülebileceği bir yapılanma gerçekleştirilmelidir.
Özel sektör ve orman endüstri kuruluşları tarafından yapılan ağaçlandırmalar:
Türkiye’nin ağaçlandırma tarihinde, geleneksel olarak geniş alanlarda kavak ve söğüt yetiştiren köylülerimiz, ülkemizin ormancılık sektöründeki özel teşebbüsü oluşturmaktadır. Ülkemizde kavak dikimlerinin verimli yeni kavak klonları ile yaygınlaşmasına en büyük katkı ise Kavak ve Hızlı Gelişen Türler Araştırma Enstitüsü tarafından yapılmıştır.
Adana ve Mersin yörelerinde halk ve diğer özel teşebbüs tarafından 1940’lı yıllardan itibaren başlatılan okaliptüs ağaçlandırmaları da geniş alanlara yayılmıştır. Eucalyptus camaldulensis ve Eucalyptus grandis türlerinin kullanıldığı bu ağaçlandırmalara Tarsus–Karabucak okaliptüs Araştırma Enstitüsü öncülük etmiştir.
KAV Kibrit Fabrikası 1960’lı yıllarda kendi gereksinimi için Adapazarı-Potbaşı’nda ve İznik’te kavak ağaçlandırmaları yapmıştır (Resim 2.5). Bu kavak ağaçlandırmaları Prof.Dr. Fikret Saatçioğlu’nun danışmanlığında yürütülmüştür.
1970 yılında kurulan ORMA’nın (Orman Mahsulleri Entegre Sanayi ve Ticaret A.Ş) Isparta ilinde 1975 yılında oluşturduğu kavak plantasyonları da açıklanmaya değerdir. Bir kavak fidanlığı da kuran ORMA’nın I-214 kavak kolonu ile Isparta çevresinde yapmış olduğu ağaçlandırmalar 600 hektarı bulmuştur (Resim 2.6). Şevket Demirel tarafından kurulan ORMA’nın kavak fidanlık ve ağaçlandırma çalışmaları Orman Yüksek Mühendisi İbrahim Bardak tarafından yürütülmüştür. Bu ve KAV Kibrit Fabrikası tarafından yapılan kavak ağaçlandırmaları, ülkemizde orman endüstri kuruluşlarının kendi odun hammaddelerinin bir kısmını sağlamaları bakımından, geniş yapraklı bir türle endüstriyel plantasyonlar kurarak sorumluluk yüklendikleri ilk örneklerdir.
İğne yapraklı ve geniş yapraklı türlerle endüstriyel ağaçlandırmalar yapmak üzere orman endüstri kuruluşları temsilcilerinin oluşturduğu ilk özel teşebbüslerden birisi de ENAT (Endüstriyel Ağaç Tarımı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi) adlı firmadır. ENAT, TEMA Vakfı ve Nihat Gökyiğit’in girişimi, Kavak ve Hızlı Gelişen Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü, Diğer Ormancılık Araştırma Enstitüleri, Orman Ağaçları Tohumları Islah Araştırma Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi ve Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi’nden uzmanların katılımı ile yürütülen 3 yıllık çalışma sonucunda 2005 yılında kurulmuştur. Aynı yıl ilk ağaçlandırma çalışmasını Pinus pinaster türü ile Bursa-Karacabey yöresinde kuru tarım yapılan alanlarda gerçekleştirmiştir. Alanın bir kısmına da Pinus radiata dikimleri yapılmıştır (Resim 2.7). Ülkemizin en büyük bazı orman endüstri kuruluşları temsilcilerinin de katıldığı, bu özel teşebbüs, kendi odun hammaddelerinin bir kısmını sağlama sorumluluğunu yüklenmeleri bakımından önemlidir. ENAT’ın gelecekte geniş alanlarda, özellikle kuru tarım yapılan alanlarda kızılçam (Pinus brutia) ve sahilçamı (Pinus pinaster), sulanan alanlarda kavak (Populus sp.) tür ve klonları ve diğer bazı türlerle endüstriyel ağaçlandırmalar yapacağı tahmin edilmektedir.
Çıplak karstik alanların Toros sediri ile ağaçlandırılması:
Ağaçlandırma tarihi bakımından ülkemizde Toros sedirinin ve diğer türlerin tahribi sonucu, Toroslar’da oluşan çıplak karstik alanların, yeniden sedir ormanlarına kavuşturulması için, 1984 yılında tam alan serpme ekim yöntemi ile başlatılan ağaçlandırmalar önemli bir yer tutmaktadır. Toroslar’daki çıplak karstik alanların tam alan serpme ekimi yöntemiyle ağaçlandırılması fikri ilk kez 1983 yılında kitabın yazarlarından Prof. Dr. Melih Boydak tarafından ortaya atılmıştır. İlk ekim uygulamaları Boydak’ın hazırladığı rapor çerçevesinde, Mersin Orman Bölge Müdürlüğü teknik elemanları ile birlikte 1984 yılında 300 hektarlık bir alanda yapılmıştır. Daha sonra bu alandaki ekimler 875 hektara ulaşmıştır. Mersin-Anamur-Armutkırı yöresindeki çıplak karstik alanlarda uygulanan bu ekimlerden çok başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Çalışma üniversite-uygulama işbirliğine de güzel bir örnek oluşturmaktadır. Yaygınlaşarak devam eden sedir ekimleri ile 1984-2012 yılları arasında Toroslar’da 193 000 hektarlık alan başarı ile ağaçlandırılmıştır. Sedirin tahribi sonucu Toroslarda oluşan çıplak karstik alanların yeniden sedire kavuşturulmasında bir dönüm noktası oluşturan bu ağaçlandırmalar, uluslararası düzeyde önemli bir çalışmayı temsil etmektedir (Boydak 1986a, 1996a;b, Boydak ve Ayhan 1990, Boydak ve Çalıkoğlu 2008a;b).
Toroslar’daki çıplak karstik alanların yeniden sedir ormanlarına kavuşturulması için ilk kez “Tamalan Serpme Ekimi Yöntemi”ni önermesi (1983), hazırladığı rapor kapsamında sedir ekimlerini başlatması (1984), bu yöntemle Toroslar’daki başarılı sedir ormanlarının geniş alanlara yayılması, çok sayıda araştırma ve yayınlarıyla sedir ekimlerine ve silvikültürüne yapmış olduğu katkılar nedeniyle, Mersin Orman Bölge Müdürlüğü web sayfasında; Toroslar’da çıplak karstik alanların yeniden sedir ormanlarına kavuşturulması için uygulanan “Toros Sedirinde Tamalan Serpme Ekimi Yöntemi”nin “Melih Boydak Yöntemi” olarak isimlendirilmesi önerilmiştir (Anon. 2008a).