Akıncı Nedemektir, Akıncılar Kimlere Hizmet Eder, Akıncı Beyleri Kimlerdir
Osmanlı ordusunun, büyük ölçüde XVII. yüzyıla kadar yaşamış olan hafif süvari kuvvetlerine “akıncı” denilirdi. Akıncılar Rumeli’de yaşar, barış zamanlarında kendilerine tahsis edilen toprakları ekip biçerler, sefer emri geldiğinde ise, akıncı beyleri tarafından toplanıp hücum edilecek bölgeye doğru yola koyulurlardı.
Akıncılar en kalabalık oldukları dönemlerde 40.000 kişilik bir kuvvet teşkil etmelerine rağmen bu sayı dönem dönem değişmiş ve XVII. yüzyılın ilk yarısında 2.000-3.000’e kadar düşmüştür.
Kaynakların verdikleri bilgiye göre Akıncılardan bilhassa Hıristiyan ülkelerin, yani Avrupa’nın fethinde faydalanılmış, doğuda, yani İslam devletleriyle olan savaşlarda pek kullanılmamıştır. “Uç” yahut “serhad” tabir edilen Rumeli’de ikamet eden ve gerektiğinde ordunun önünde koşarak fethedilecek ülkelere hücum eden, yağma ve keşif yapan akıncılar geçimlerini muvazzaf askerler gibi maaş alarak değil, ganimet ve yağmadan pay alarak temin ediyorlardı. Dolayısıyla akına çıkmak onlar için tek “geçim kapısı” durumundaydı. Zaten ortadan kalkmalarının sebebi de, giderek akın yapılacak topraklardan geri çekinilmesi ve akınların düşmanlar tarafından püskürtülmesidir. Ayrıca 1595 seferinde Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem Koca Sinan Paşa’nın ordusunda bulunan akıncıların köprüden geçerlerken Eflak voyvodası Mıhal tarafından topa tutulması sonucunda köprü yıkılmış ve hemen hemen bütün akıncılar şehit olmuştu. Bu hadiseden sonra da akıncı kuvvetleri var olmaya devam etmişse de, geri hizmetlerde kullanılmaya başlanmış ve yeniçeriliğin ilgası sırasında da akıncı ocağı kapanmıştır.
Akıncılık babadan oğula geçen bir “sanat” idi. Sefer sırasında 10’arlı gruplar halinde bulunan akıncıların hepsi Akıncı Beyi’ne bağlıydılar. 10 kişiye Onbaşı, 100 kişiye Subaşı, 1000 kişiye ise Binbaşı kumanda ederdi. Küçük grupların yaptığı seferlere haramilik veya çete ya da potera adı verilir, ancak akıncı beyinin de katıldığı seferlere akın denilirdi.
Akıncıların düzenli olarak tutulan defterleri vardı. Bu defterlerden birisi devlet merkezinde, öbürü ise şer’î mahkemelerde muhafaza edilir, şehit olan veya sakat kalanların yahut akına çıkamayacak kadar kocayanların adları listelerden çıkartılır, yerlerine varsa oğulları, yoksa yakın bir akrabaları kaydedilir, bu da olmazsa iyi ata binen ve silah kullanan gençler muteber birisini kefil göstermek şartıyla ocağa alınırlardı. Hariçten gelişigüzel hiç kimse bunların arasına giremezdi.
Akıncıların kullandığı başlıca silahlar pala, mızrak, kılıç, kalkan ve “bozdoğan” tabir edilen ağaç topuzdu. Genellikle hızlı hareket ettikleri için zırh giymeyen yahut hafif zırh giyen akıncılar sefere giderken 4-5 tane yedek at götürürlerdi. Bu atlar giderken at değiştirmek, seferden dönüşte ise elde edilen ganimetleri taşımak için kullanılırdı. Akıncılarla ordudaki normal süvariler arasındaki fark, birincilerin hızlı hareket edebilmek için yanlarında mühimmat ve erzak götürmeyip ihtiyaçlarını sefer edilen bölgelerden temin etmeleri, ikincilerin ise seferde gereken eşyaları yanlarında götürmeleridir.
Ancak akıncılar kendi içlerinde başka kısımlara da ayrılıyorlardı. Bunlardan ikisi, “dalkılıç” ve “serdengeçti” adını alırdı ki, bunların görevi düşman ordusuna yalın kılıç dalmak ve düşmanın muhasarası akındaki bir kaleye girmekti. Ancak “dalkılıç” ile “Serdengeçti’ydin yaptığı görevlen diğer askerlerin de yaptığı olurdu. Fakat diğer askerlerin yaptığı hücumlar cebrî olup, gayeleri karşıdaki ordunun mağlup edilip mevkiinin istila edilmesiydi. Hâlbuki akıncıların akını ise düşmanı şaşırtmaya, memleketlerini yağma ve tahrip etmeye, kuvvetlerini hırpalamaya ve gözdağı vermeye yönelikti.
Akıncılığın zayıflayıp geri hizmetlere kaydırılmasından sonra önemleri kalmamış, bu yüzden sınır boylarının devlete bağlı askerleri olan Serhat kuluna daha çok önem verilmiş, akın hizmeti ise Kırım Hanlarına ve Tatar askerlerine bırakılmıştır. Akıncılığın ortadan kalkmasını, yukarıda zikrettiğimiz savaşta birçok seçme akıncının ve 100.000’e yakın seçme atın telef olması gibi maddî sebepler yanında, “akıncı ruhunun zamanla yitirilmesinde de aramak doğru olur.