Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Atatürk kaç yılında ve nerede vefat etmiştir

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü ve devlet cenaze töreni

“Saat 18.00’den sonra yanından ayrılıp, günlük işlerimle meşgul olmak üzere büroma inmiştim; çok geçmeden fenalaştığını telefonla bildirdiler (saat 18.55). Telaşla hususî daireye koştum; yatak odasının iç içe olan iki kapısı arasındaki boşlukta Ali Kılıç duruyordu. Odaya girdiğim zaman Atatürk’ü şu vaziyette gördüm: Yatağın ortasında, iki elini yanlarına dayamış, oturuyor ve mütemadiyen öğürerek: “Allah kahretsin” diye söyleniyordu; ara sıra da hizmetçilerin tuttukları tasa koyu kahverengi bir mayi (pıhtılaşmış kan) çıkarıyordu.

Nöbetçi Doktor Abrevaya ile o sırada yetişen Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp kendisine yine bir taraftan bazı ilaçlar enjekte etmeye, bir taraftan da buz parçaları yutturmaya başladılar; bir aralık sağında bulunan tuvalet masası üzerindeki saate baktı; her halde iyi göremiyordu ki bana sordu:

“Saat kaç?..”

Cevap verdim: “7.00 Efendim.”

Aynı suali bir iki defa daha tekrar etti, aynı cevabı verdim. Biraz sükûnet bulunca yatağa yatırdık; başucuna sokuldum:

“Biraz rahat ettiniz değil mi efendim?..” diye sordum.

“Evet!..” dedi.

Arkamdan Neşet Ömer İrdelp yanaşıp rica etti: “Dilinizi çıkarır mısınız efendim?”

Dilini ancak yarısına kadar çıkardı; Dr. İrdelp tekrar seslendi: “Lütfen biraz daha uzatınız!..” Nafile!.. Artık söyleneni anlayamıyordu; dilini uzatacağı yerde tekrar tamamen çekti; başını biraz sağa çevirerek Dr. İrdelp’e dikkatle baktı ve “Aleykümselam” dedi; son sözü bu oldu ve ikinci ponksiyondan tam 30 saat sonra komaya girdi”[12]

10 Kasım 1938 Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü

Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık sorunları 1937 yılından itibaren sıklaşmaya başladı. Ölüm yılı olan 1938’in ilk zamanlarında Mustafa KemalAtatürk’e siroz hastalığı teşhisi konuldu. Türk doktorların yanı sıra Avrupa’da da alanında uzman doktorlar getirildi ve Mustafa Kemal Atatürk’e tedavi uygulanmaya başlandı.

Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1938 tarihinde, TBMM’nin açılışına hastalığı sebebiyle katılamadı.

Fakat uygulanan tedavilere ne yazık ki cevap veremeyen Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü sabahı saat 09:05’te İstanbul’un Beşiktaş ilçesi sınırlarında yer alan Dolmabahçe Sarayı’nda son nefesini vererek hayata gözlerini yumdu.

16 Kasım 1938 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün tabutu, Türk bayrağı ile örtülmüş bir katafalk üzerine konuldu ve Dolmabahçe Sarayı’ndaki büyük tören salonuna yerleştirildi. Mustafa Kemal Atatürk’ü son kez görmek isteyen herkes Dolmabahçe Sarayı’na geldi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesi 20 Kasım 1938 tarihinde çok büyük bir tören, acı ve hüzünle başkent Ankara’ya gönderildi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesi 21 Kasım 1938 günü Ankara’da düzenlenen görkemli bir tören eşliğinde geçici olarak Ankara Etnografya Müzesi’ne kaldırıldı.

Törende halkın ve önemli Türk isimlerin yanı sıra dünyanın dört bir yanından gelen birçok yabancı askeri birlik de bulunuyordu.

10 Kasım 1938 Mustafa Kemal Atatürkün ölümü

Anıtkabir neden yapılmıştır? Anıtkabir ne zaman yapılmıştır?

Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’da yer alan Anıtkabir, Mustafa Kemal Atatürk’ün anıt mezarıdır. 10 Kasım 1953 günü Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesi kendisi için yaptırılan Anıtkabir’e taşınmıştır ve ebedi olarak toprağa verilmiştir.

Anıtkabir’in yapımına 9 Ekim 1944 tarihinde başlanmış, 1 Eylül 1953 yılında yapımı tamamlanmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk vasiyetindeki varlığını kime bırakmıştır?

Mustafa Kemal Atatürk, tüm mal varlığını Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na bağışlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün son arzusu nedir?

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün ardından söylenen sözler

Türkiye tarihi bugün her zamandan çok Batı ve Avrupa tarihinden ayrılmaz bir haldedir. Ve Atatürk’ün bu yöndeki gayretleri sonuçsuz kalmamıştır. Memleketlerimiz arasındaki yüzyılları aşan dostluk bu gelişmenin temel öğelerinden biridir.
Charles De GAULLE – Fransa

O Türkiye’nin önceki kuşaklarından hiç birine nasip olmayan özgürlük ve güven dolu bir hayat sagladı. BaşarılarıTürkiye’nin Avrupa devleti olmasını sağladı yakın doğunun tarihini değiştirdi.
Times Gazetesi – Birleşik Krallık

Bu günün Türkleri yüzyıllar önce Avrupa’yı titreten canlı millet durumuna erişmiştir. Ve bu akşam O büyük ölünün başında bekleyen Türkiye güçlü ve dipdiri Türkiye’dir.
Pierre Dominique (Fransiz Gazeteci)

Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacaktır.
Albert LEBRUN – Fransız Cumhurbaskanı

İnsanlığın bütün belirtileri O’nda kendini hemen gösteriyor.
Noelle Gazetesi – Fransa

Çok büyük bir adamdı… bir siyasi dahiydi.
Fransiz Excelsior Gazetesi

Dünyanın çağdaş en büyük kişilerinden biri.
Le Jour-Echo de Paris

Atatürk’un yurt kurtarıcı olduğunu milletlerin en vefalısı olan Türkler asla unutmayacaklardır.
Noell Roger Gazetesi – Fransa

Yeni Türk Devleti ile Ankara Andlaşması’nın imzalanması nedeniyle; “Bizi arkadan vurdu dağ başındaki haydutlarlaMustafa Kemallerle anlaştı” diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap:
“Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O’nun tüm askerleri burada olsalardıteker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.
Fransız Basbakanı BRIAND (1921)

Kemal Atatürk’ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu: “Görüyorsunuz ya” dedi. “Birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum.” Cesaret ve zekasından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir şef’in yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi?…
George BENNES – Vu Gazetesi- Fransa (1938)

O büyük insan yalnız Türkiye için değil bütün doğu milletleri için de en büyük önderdi.
Emanullah HAN – Afgan Kralı

Mustafa Kemal yeni Türkiye’nin kalbidir. Eski yıpranmış bir toplumdan yep yeni güçlü bir millet yaratmış essiz kişiliğiyle kendini herkese saydırmış enerjisiyle herkesi kendine inandırmıştır.
Ma Shao-Cheng (Çinli Yazar)

Atatürk yalnız Türk Milleti’nin değil özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletlerin önderiydi. O’nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.
Bayan Sucheta KRIPALANI – Hint Parlamento Heyeti Başkanı

Mustafa Kemal Atatürk’ün en çok sevdiği şarkılar

Yanık Ömer

Yanık Ömer, her savaştan bir yara taşıyor.
Yanık Ömer, yiğit Ömer övünmeden yaşıyor.
Kurtuluş savaşında yirmi sekiz yaşında,
Mangasının başında, taşıyor.
Yanık Ömer, yiğit Ömer siperleri aşıyor.

Savaş biter, Yanık Ömer köye döner;
Köylü bütün bayram eder.
Yanık Ömer kutlanır,
Nişanlısı mutlulanır.

Hey, Yanık Ömer attan iner,
Pembegül’e bağlar kemer,
Köylülere gider haber;
Düğüne, düğüne…

Eline kına yakar, başına teller takar,
Belinde altın kemer, öyle alana çıkar.
Pembegül allanır, pullanır.
Yanık ömer’in köyüne düğün alayı yollanır.


Kırmızı Gülün Alı Var

Kırmızı gülün alı var (aman aman)
Her gün ağlasam da yeri var
Bugün benim efkarım var (aman aman)
Ah bu gönül arzuler seni seni yar seni

Kırmızı gülü budarlar (aman aman)
Altına meclis kurarlar
Güzeli candan severler (aman aman)
Ah bu gönül arzuler seni seni yar seni

Kırmızı gülün pürçeği (aman aman)
Yar önünde oynar köçeği
Neyleyim yarsız döşeği (aman aman)
Ah bu gönül arzuler seni seni yar seni


Zobalarında Guru Da Meşe Yanıyor

Zobalarında Guru Da Meşe Yanıyor (Efem)
Yanıyor Da Memet Efem De Üşümüş De Donuyor
Boncuklu Da Gelin Ortalıkta Dönüyor Da Dönüyor
Aslanım Da Efeler Vay Vay

Gar Mı Yağıp Dayareng6me’nın Dağına
Memet Ağam Da Oturu Da Vermiş Efelerin De Sağına
Çıkam Haden Der Şu Dağların Başına Da Başına
Aslanım Da Efeler Vay Vay


Çökertme

Çökertmeden çıktımda Halilim
Aman başım selamet
Çökertmeden çıktımda Halilim
Aman başım selamet

Bitez de yalısına varmadan Halilim
Aman koptu kıyamet
Bitez de yalısına varmadan Halilim
Aman koptu kıyamet

Arkadaşım İbrahim çavuş
Allah’ına emanet
Arkadaşım İbrahim çavuş
Allah’ına emanet
Burası da aspat değil Halilim
Aman bitez yalısı
Ciğerime ateş saldı aman
Kurşun yarası

Gidelim gidelim Halilim
Çökertmeye varalım
Gidelim gidelim Halilim
Çökertmeye varalım

Kolcular gelirse Halilim
Nerelere kaçalım
Kolcular gelirse Halilim
Nerelere kaçalım

Teslim olmayalım Halilim
Aman kurşun saçalım


Ata Barı

Bahçası Var Bağı Var
Ayvası Var Narı Var
Atamızdan Yadigâr
Bizde Atabarı Var

Uzun Uzun Kamışlar
Ucuni Budamışlar
Benim Ela Gözlümü
Askera Yollamışlar

Ben Bir Uzun Kamışım
Yoluna Dikilmişim
İster Al İster Alma
Arnuva Yazılmışım

Buray Baba Evidur
Tahtaları Kevidur
Çalın Vurun Oynayın
Burası Düğün Yeridur

Atabaridur Bari
Bahçada Gördüm Yarı
Sesledim Ses Vermadi
Ağladı Zarı Zarı


Sarı Zeybek

Sarı zeybek aman şu dağlara yaslanır aman
Yağmur yağar silahları efem ıslanır
Bir gün olur aman deli gönül uslanır aman
Eyvah olsun tellide doru efem şanına
Eğil bir bak mor cepkenin efem kanına
Karşı dağı aman duman duman bürüdü aman
Üçyüz atlı beş yüz yaya efem yürüdü
Sarı zeybek aman şu cihanda biridi aman
Eyvah olsun tellide doru efem şanına
Eğil bir bak mor cepkenin efem kanına


Yemen Türküsü

Havada Bulut Yok Bu Ne Dumandır
Mehlede Ölüm Yok Bu Ne Şivandır
Şu Yemen Elleri Ne De Yamandır

Ano Yemen’dir Gülü Çemendir
Giden Gelmiyor Acep Nedendir

Şu Dağın Ardında Redif Sesi Var
Varın Bakın Çantasında Nesi Var
Bir Çift Pabuç İle Bir De Fesi Var

Burası Muş’tur Yolu Yokuştur
Giden Gelmiyor Acep Ne İştir

Kışlanın Önünde Çalınır Sazlar
Ayağım Yalınayak Yüreğim Sızlar
Yemen’e Gidene Ağlıyor Kızlar

Burası Muş’tur Yolu Yokuştur
Giden Gelmiyor Acep Ne İştir

Mustafa Kemal Atatürk’ün yazdığı şiirler

BİR ASKERİN MEZARINA

Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
Beyaz taş var, onun altında bayraklar
Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken…
Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
Asker yatıyor…
Onun hâbı istirahate çekildiği şu
Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.
Kadınlar dümü rizi mâtem oldular. İhtiyarlar
Nâle eylediler, çocuklar ağladılar.
Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
Olunmuştur. İşte orası o kahramanı muhteremin
Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan
Ona nâilini intizar olmuş!…

Mustafa Kemal • Harbiye talebesi iken yazmıştır.

HAKİKAT NEREDE? (OĞUZOĞULLARI)

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.
Asya’nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa’nın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz, Batıdan yine biz
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk, bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o zaman görecek hakikat nerede,
Hakikat nerede?
Mustafa Kemal

Atatürk bu şiiri 1932 yılında İsmail Habib Sevük’e dikte ettirmiştir.

BEŞİKE HÂDİSESİ İÇİN

Çıkıyor gönüllere istimdadı
Sâmiamda vatanın feryâdı
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Yaralı bir ananın evlâdı
Etmesin mi anaya imdadı?
Rumeli can veriyor yok mu ilaç.
Edelim sıhhatini istimzaç;
Etmeyelim kimseyi izaç?
Zırhlılar her yeri tehidt ediyor,
Makedonya bunu tes’it ediyor.
İnkırazı bize teyit ediyor.
Yemenin purişi malumu cihan
Ne için eyledi millet isyân?
Zulme ister mi bu yoldan burhan
Turuşkalar bile aldı meydan
Hani kânun-u adaâlet nerede?
Mülk-ü millette himâye saadet nerede?
Haricen mülk-ü himaye nerede?
Bizde evvelki şecaat nerede?
Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas
Eder elbette tahayyür ibraz
Vatanın feyzine kâdir olamaz
Yeniden fethine verseydi cevâz…
Yıldırım görse şu ahvâlimizi
Ateş kahrı yakar hâlimizi,
Af eder mi bizim efâlimizi,
Mahveder cumle-i emsâlimizi,
Ey büyük Fâtih’i İstanbul’un…
Bu revş olmadı mı makbulün
Sây ile toplanılan mahsulün
Berhava oldu fakat meçhulün…
Yazık oldu Vatana âh yazık…
Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh yazık!..
Acısın bizlere, âh yazık!

Mustafa Kemal • Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905)

KASİDEİ İSTİPDAT YAHUT KIRMIZI İZLER

Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
Daim mütefekkir görünen, kendine mahsus
Efkârı sakimane ile âleme karşı
Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
Âmali harisanesini eyledi tezyit…
Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
Tırnaklarını aileler kalbine saplar;
Mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar,
Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur…
Birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük.
Ey gazii mecruhu vega dideye döndük.
Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
Ey enmilei sürbu cinayata delâil
Teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr,
Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
Ey varlığı bir millet için bâdii zillet.
Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
Ziniciri esaretle bütün hisleri dondur.
Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler..
Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler…
Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
Âtimizi dendanı harisin kemirirken
Bir gün Rumeli dağları envara boyandı;
Hürriyetin enfası ile herkes uyandı.

Mustafa Kemal • Şanlı Ordu Gazetesi : 24 Kasım 1908

 

Atatürk kaç yaşında ve neden öldü? Atatürk’ün hastalığı neydi?

Atatürk kaç yaşında ve neden öldü? Atatürk’ün hastalığı neydi?

Atatürk’ün kaç yaşında ve neden öldüğüne ilişkin araştırmalar, bir 10 Kasım’da daha pek çok kişi tarafından araştırılıyor. Milli yas ilan edilen Atatürk’ün vefatının üzerinden 83 yıl geçmesine rağmen, ilk günkü acı bugün hala yüreklerde hissediliyor. İşte, elleriyle kurduğu cumhuriyeti gençlere emanet ederek aramızdan ayrılan Atatürk’ün hastalığı ve ölümüne ilişkin detaylar…

ATATÜRK KAÇ YAŞINDA VE NEDEN ÖLDÜ?

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında dünyaya gözlerini açtı, doğun günü net olarak bilinmese de 19 Mayıs Ata’nın doğum günü olarak kabul ediliyordu. 10 Kasım 1938 tarihinde Siroz nedeniyle hayata gözlerini yuman Atatürk vefat ettiğinde 57 yaşında idi.

ATATÜRK’ÜN HASTALIĞI NEYDİ?

Mustafa Kemal Atatürk, 1938 başlarında halsizlik ve iştahsızlık hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü’ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal’e gönderildi.

Termal Otel’de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk’ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk’e siroz teşhisi koydu. Doktor Belger’in mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye ettiği Atatürk, Termal Otel’deki tedavisine bir süre daha devam etti, ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 1 Şubat 1938’de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa’ya hareket etti.

Atatürk’ün sağlık durumunun ciddiyet göstermesi hükûmeti de telaşlandırdı ve Başbakan Celâl Bayar, Avrupa’dan iki hekim getirilmesini önerdi. Atatürk o günlerdeki Hatay Sorunu yüzünden hastalığının dışarıda duyulmasının iyi olmayacağını düşündüğünü belirterek bunu reddetti ancak Türk doktorların kapsamlı bir muayene yapmasını kabul etti. 6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü’nde Atatürk’e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yinelediler.

Atatürk’ün kesinlikle alkol almaması gerektiğini söyleyerek yoğun çalışma temposunu da biraz düşürmesini istediler. Atatürk bu önerilere olumlu yanıt verdi. Bu muayeneden bir süre sonra Başbakan Celâl Bayar’ın tavsiyesi üzerine Paris Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Noel Fiessinger Ankara’ya davet edildi. Noel Fiessinger Atatürk’ü muayene etti ve diğer doktorların teşhis ve tavsiyeleriyle örtüşen bir tanı-tedavi ortaya koydu. İlk teşhisten sonra Fissinger Atatürk’e “Efendim, büyük savaşlar kazanmış olabilirsiniz ancak bu olayda vaka sizsiniz ve ben de sizin komutanınızım, lütfen bu hususu unutmayınız” telkininde bulunmuştu.

Fransız doktorun sözleri, tavsiyeleri ve tavırlarından memnun kalan Atatürk doktorun tavsiyelerini ciddi şekilde uyguladı.

Zaman geçtikçe, hastalık giderek ilerliyordu ve Atatürk’ün karnında su toplanmıştı. Ekim ayında yeniden su alma işlemi yapıldı. İşlemin ardından 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra Atatürk ağır bir komaya girdi. Hükûmet, ulusu Atatürk’ün sağlık durumundan haberdar etmek amacıyla 17 Ekim 1938’den itibaren Anadolu Ajansı aracılığı ile resmi tebliğler yayınlamaya başladı. Atatürk girdiği komadan 21 Ekim günü çıktı.

Çok istemesine rağmen sağlık durumu elvermediği için 29 Ekim 1938 günü Ankara’da cumhuriyetin on beşinci yıldönümü kutlamalarına katılamadı. Bayram nedeniyle Ankara’da düzenlenen törenlerde Türk Ordusu’na hitaben yazdığı bayram konuşmasını Başbakan Celâl Bayar okudu. 29 Ekim akşamı Ankara’dan dönen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri Dolmabahçe Sarayı önünden geçerken sevgi gösterilerinde bulundular. Atatürk’ün TBMM beşinci dönem dördüncü yasama yılını açış konuşmasını da 1 Kasım 1938’de Başbakan Celâl Bayar okudu.

9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 9’u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda vefat etti.

 

Lilith nе dеmеk? Lilith, mitolojidеki
Sıradaki Haber Lilith Ne Demek? Lilith Nedir? Mitolojideki Gizemli Figürün Sırları