Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, Ya Rab ne güneşler batıyor.
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı, değer!
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem sığmazsın.
Herc-ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap.
Seni ancak ebediyetler eder istiap (bilgi yelpazesi.net) .
Bu taşındır diyerek Kabe’yi diksem başına.
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına.
Sonra gök kubbeyi alsam da rida namıyla.
Kanayan lahidine çeksem bütün ecramiyle.
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan.
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan.
Sen de avizenin altında, bürünmüş kanına.
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına.
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem.
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem,
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana.
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Ey şehit oğlu şehid: isteme benden makber.
Sana ağucnu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy