Cuma namazını kaçıran kişi ne yapmalı

Cuma namazını kaçıran ne yapmalı? Bismillah Elhamdülillah, vessalatu vesselamu alâ Resûlillah Bir Müslüman’ın cuma namazını bilerek kaçırması söz konusu olamaz. Çünkü cuma namazı Allah Teâlâ’nın en büyük farzlarından birisidir ama cuma namazı kaçmaz mı? Kaçabilir. Trafikte kalabilir, uyuyakalbilir, bir yerde mahsur kalabilir, hastanede tedavidedir, koluna serum takılmıştır… Binbir sebep olabilir. Cuma namazını kaçıran bir Müslüman […]

Cuma namazını kaçıran ne yapmalı?

Bismillah
Elhamdülillah, vessalatu vesselamu alâ Resûlillah
Bir Müslüman’ın cuma namazını bilerek kaçırması söz konusu olamaz. Çünkü cuma namazı Allah Teâlâ’nın en büyük farzlarından birisidir ama cuma namazı kaçmaz mı? Kaçabilir. Trafikte kalabilir, uyuyakalbilir, bir yerde mahsur kalabilir, hastanede tedavidedir, koluna serum takılmıştır… Binbir sebep olabilir. Cuma namazını kaçıran bir Müslüman o gün öğle namazını kılar çünkü cuma günü erkek Müslümanlar, cuma namazı kıldıkları için öğlen namazı kılmıyorlardı. Kadınlar da evlerinde cuma öğlen namazı kılıyorlardı. Cumayı kaçırınca öğlen namazı görevi anında devreye girer. Cuma namazını kaçıran öğle namazını kıldıysa o gün; Allah’ın izniyle o günkü farz namaz görevini yerine getirmiştir. Kasten, tembellikten cuma kılmayan ise oturup ciddi ciddi tövbe ve istiğfar etmelidir.

Cuma Namazını Kılamayan Kişi Ne Yapmalıdır?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte “Bir şey istediğin vakit Allah’tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah’tan dile!” buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah’ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur’an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, “elhamdülillah” demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte “durum bilgisi” demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

“Cuma namazına yetişemeyen, cumayı kılamayan öğle namazını kılsın.” sözü, hangi hadise dayanıyor?

Değerli kardeşimiz,

Cuma namazına kavuşmayan kimsenin öğle namazını kılması gerektiğine dair bir hadis rivayetine rastlayamadık. Yalnız bir rivayete göre, Abdullah İbn Mesud bir defasında cuma namazını kaçırdığı için, iki kişiyle birlikte öğle namazını kılmıştır. (bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî,2/313)

Aslında bu konu açık olduğu için, hadislerde ayrıca bir işaret yapılmamış olabilir. Çünkü öğle vaktinde hem öğle namazı hem de cuma namazı farzdır. Nitekim kadınlar, köleler, hastalar ve çocuklara (bir rivayette misafirler de vardır) cuma namazı farz değildir. (Neylu’l-Evtar, 3/220)

Buna göre namaz kılması farz olduğu halde cuma namazını kılamayan veya kılmayan kimsenin o vakitte öğle namazını kılması gerekir.

 

 

Exit mobile version