Eğitim alanındaki gelişmeler teknolojinin gelecekteki yaşam üzerine olası etkileri

Gelecekteki Eğitim Teknolojisiyle İlgili 6 Senaryo Gelecek bazılarımız için korkutucu,bazılarımız için heyecan vericidir. Teknolojinin her alanda hayatımıza girdiği şu dönem, eğitim alanında da gelecekte oluşacak büyük yenilikler ile ilgili haber veriyor. Nasıl ki yirmi yıl öncesinin eğitim anlayışı ve ihtiyaçları bugünkü ile aynı değilse gelecekteki yirmi yıl için de aynısı geçerli olacaktır. Yirmi yıl önce […]

Gelecekteki Eğitim Teknolojisiyle İlgili 6 Senaryo

Gelecek bazılarımız için korkutucu,bazılarımız için heyecan vericidir. Teknolojinin her alanda hayatımıza girdiği şu dönem, eğitim alanında da gelecekte oluşacak büyük yenilikler ile ilgili haber veriyor. Nasıl ki yirmi yıl öncesinin eğitim anlayışı ve ihtiyaçları bugünkü ile aynı değilse gelecekteki yirmi yıl için de aynısı geçerli olacaktır. Yirmi yıl önce ders işlerken öğretmenlerimin dokunmatik tahtalar kullanacağı söylense bunu hayal dahi edemezdim çünkü o zaman hayatımda daha “dokunmatik” kavramı bile yoktu. Şimdi ise kara tahtalar oldukça azalmış durumda. Peki gelecekte eğitim alanında hayal gücümüzün ne kadar dışına çıkılabilecek? İşte gelecekteki eğitim teknolojisi hakkındaki kimi uzak kimi yakın olası 6 senaryo…

Gelecekte Eğitim Teknolojisi Nasıl Olacak?

1 – Evde Eğitim

Gelecekteki evde eğitim şuanki evde eğitimden çok farklı olacak. İleride bunun zorunlu hale geleceğini düşünüyorum. Çünkü artan çevre ve hava kirliliği, güneşin yakıcı etkilerinin artması bizim evden çıkmamızı zorlaştıracak. İnsanlar sadece özel kıyafetler giyerek dışarı çıkabilecekler. Alışverişimizi robotlar evimize getirecek, ilk yardım için her binanın kendi hastanesi olacak. Öğretmenler ve öğrenciler zaman ve mekan kavramına takılmaksızın online olarak eğitim verecek. Hayatımız teknolojiye bağımlı olacak. Eğitimler bu nedenle teknoloji ve bilişim ağırlıklı olacak. VR gözlüklerimizle evde oturduğumuz yerde aynı okuldaymışız gibi deneyimler yaşayabileceğiz. Bu da okulun sosyal-duygusal yönden gelişime olan katkısının kaybolmamasını sağlayacak.

2 – VR ve AR Gözlükle Eğitim Nedir?

Bu gözlüklerin eğitimde kullanılması şuan dünyanın bazı yerlerinde denense de hala yaygın değil. Eğitim sistemimiz giderek yaparak – yaşayarak kavramı üzerinde yoğunlaşıyor. Bu nedenle ülkemiz bu kavramı baz alarak eğitim müfredatında çeşitli değiştirmeler yapıyor. AR ve VR gözlükler bize bu konuda yardımcı olacak. Bu gözlüklerle örneğin Türkiye’deki gölleri işlerken İzmir’den Van Gölü’ne rahatlıkla bir gezi düzenleyebilir, Van Gölü’nün normal hayatta gördüğümüz göllere oranla ne kadar büyük olduğunu öğrencilere kolaylıkla kavratabiliriz. Ya da bir iç mimarlık öğrencisi bir ofis için dizayn ederken AR gözlüklerden yardım alabilir. Microsoft’un son güncellemesi 3D paint uygulamasıyla bunun yaygınlaşması çok da uzak görünmüyor.

3 – Kişiselleştirilmiş Sıralar

Verimli öğrenmenin gerçekleşmesi için sınıfın fiziksel şartlarının öğrenciye göre ayarlanması gerekiyor. İleride sınıflardaki sıralar yerini özel kabinlere bırakacak. Kabinlerdeki ışık, ses, sıcaklık, görüntü, koltukların sertliği; açısı her öğrencinin ihtiyacına göre ayarlanabilecek. Bu fiziksel engellerin öğrenmenin üzerindeki etkilerini büyük oranda azaltacak. Görme kaybı olan bir öğrenci öğretmenin anlattığı dersi yakınlaştırıp takip edebilecek veya işitme kaybı olan bir öğrenci dersin sesini yükseltip rahatlıkla dersi takip edebilecek.

4 – Bulut Bilişim

Değişen hayat şartları ile insanların bilgiye ulaşma ve bilgiyi saklama şekilleri de değişmeye başladı. Bulut teknolojisi bilgiye istediğimiz yer ve zamanda ulaşmamızda büyük bir özgürlük sağlıyor. Aynı zamanda bu alanla ilgili birçok meslek grubu da ortaya çıkmış durumda. Ders kayıtları, kitaplar, ödevler, notlar bu sistem üzerinden hem öğrenci hem öğretmen tarafından kolay bir şekilde ulaşılabilecek. Öğretmen verdiği bir ödevin kontrolünü bu platformdan yapabilecek, öğrenci anlamadığı konuyu istediği zaman tekrar edebilecek. Şuan pek çok yerde kullanılsa da ileride tüm ders kitaplarının yerini alacağı düşünülüyor.

5 – Bükülebilir Ekran

Eğitimi sadece sanal ortama taşımak; yazma becerisinin, kalem kullanma becerisinin yok olmasına neden olabilir.

Bu yüzden ileride akıllı kağıtların yaygın olarak kullanılabileceğini söyleyebiliriz. Sony şimdiden akıllı bir kağıt üretti. Bu kağıtlar üzerinde yazı yazma, resim yapma gibi olanaklar sunuyor. Ayrıca notlarınıza fotoğraf, belge vs ekleyip bunları saklayabiliyorsunuz. Bu da bizi büyük bir kağıt israfından kurtarıyor.

6 – Yeni Eğitim Alanları Neler?

Teknoloji geliştikçe ilgi ve ihtiyaçlar da değişecek ve bu ihtiyaca yönelik meslek dalları gelişecek. Bu elemanları yetiştirmek için yeni eğitim alanları ortaya çıkacaktır. Örneğin; akıllı telefonlarımız ve sosyal medya bu kadar yaygın değilken yazılım ve medya uzmanlarına bu kadar ihtiyaç duyulmuyordu. Bu konudaki gelişmeler artıp yaygın hale gelince bu meslek dalları ile ilgili eğitim alanları ve çalışan sayısı giderek arttı. Günümüzde yapay zeka ve robotik çalışmalar artmaya başladı. İleride de bununla ilgili online eğitim alanları ve meslekler mutlaka artacaktır. Acaba ileride çocuklarımız; robot tamircisi, drone pilotu, yapay zeka psikoloğu vs. olabilir mi?

Belki yirmi belki kırk sene sonra bu yazdıklarım gerçek olabilir belki de hiç olmayabilir. Şuan bunu bilemiyoruz. Ama umarım bu çok hızlı gelişen ve değişen teknoloji eğitime doğru şekilde adapte edilir ve çocuklarımızın, torunlarımızın aldığı eğitimin amacı dünyayı daha mutlu ve daha yaşanabilir hale getirmek olur.

Teknoloji, Eğitim ve Gelecek

Sanayi çağından itibaren bilim-teknoloji ikilisi insan, toplum, kurumlar ve iktidar ilişkiler ağlarını dönüştürmektedir. Bilgisayarların işlem kapasitesini arttırması ve yazılım sürecindeki gelişmeler ise değişimin hızını çok daha arttırdı. Dolayısıyla ise bireysel alışkanlıklar, aile içi roller, meslekler, kurumlar ve değerlerin mahiyetleri ve dışavurumları çok daha hızlı değişmekte veya dönüşmektedir. Eğitim de bundan nasibini almaktadır.

Bilgi teknolojilerinin itici motor olduğu bu değişim ve dönüşüm “zorunlu”dur. Teker, yazı, bitki ile hayvanın evcilleştirilmesi, abaküsün kullanımı, buhar gücü, elektrik, motor, makine gibi olgular yaşamın akışını bazen hızlı bazen yavaşça değiştirdi. Bundan olumsuz etkilenen toplumsal gruplar da oldu. Fakat “tarih” teknolojinin etkilediği değişimler bakımından geriye gitmedi. Yaşamdaki düzen, alışkanlıkların, sosyal-siyasi kurumların gücü, adalet ve paylaşım bakımından gerilemeler ve dengesizlikler oldu. Sonra değişimin ortaya çıkardığı farklılık ve sorunlar çözümlendi, toplumsal yaşamda düzen ve adaletin yeni formları üretildi, belirsizlikler zamanla gitti ve insanoğlu yeni durumlara intibak etti. Toplumsal yapıyı taşıyan değerler, bazen öncelik sıraları değişerek bazen dış dünyadaki zuhurları değişerek yeni formlarında yeniden üretildi.

Teknoloji eğitim alanında da yani öğretmenin mahiyetini, ihtiyaç duyulan becerileri, öğretim ortam ile araçlarını, öğretmen, öğrenci, yönetici ve aile arasındaki ilişkiler ağını dönüştürmektedir. Teknolojik gelişmeler eğitim dünyasına yani aile, öğretmen, öğrenci ve yöneticilere hem imkanlar hem de tehditler sunmaktadır. Tehdit tarafından bakıldığında yönetici ve öğretmenlerin alışageldikleri algılama, düşünme ve davranış kalıplarını dönüştürmeleri ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Veya daha önce değerli olan beceri ve kazanımlar mesela çarpım tablosu, formüller gibi belli bilgi yığınlarını zihinde tutabilmek, daktilo kullanabilmek, “sınıfta mutlak sessizlik”, sıra düzeniyle oturma sistemi, el yazısı ile yazabilmek gibi onlarca şey “değersizleşebilmektedir”.

Değişimi yaşayan bireyler için oturmuş zihinsel alışkanlıkları sebebiyle “gelecek” belirsiz ve öngörülemez hale gelmektedir. Mesela didaktik ders anlatımına alışmış bir öğretmen için “küme çalışmaları”, “öğrencilerin grup çalışması yaparken veya girişimci bir şekilde soru sorarlarken sınıfta çıkan uğultu”, “üniversite öğrencisin cep telefonu ile not alması” ve bunun gibi onlarca örnek konfor bozucu ve rahatsızlık vericidir. Bilgisayar programlarını bile kullanmayan tıp öğretim üyesinin “sanal gerçekliği” kullanarak anatomi anlatması talebi çok ürkütücüdür. Yine hiyerarşi merkezli ortamda öğretmenlik yapmış bir okul yönetici için bilgisayar programları üzerinden öğrenci sınav başarıları üzerinde kendi öğretmenlerinin ihtiyaç duyduğu alanları tespit edebilmek oldukça zorlayıcıdır. Veya öğretmenlerin karar oluşum süreçlerine aktif bir şekilde katılması rahatsız edicidir. Çünkü “her şeyi bilen yöneticiden” karar süreçlerini yöneten lidere dönüşmek durumundadır. Öğretmenlerin karar oluşum sürecindeki sorgulamaları gördüğü eski yönetici alışkanlıkları sebebiyle ona otoritesinin sarsılması gibi gelebilir. Tüm bu durumlarda kişiler alışkanlıklarının tehdit edilmesi, meydan okunma, yetersizlik duygusu ve güven hissinin kayboluşu gibi tanımlayamadığı duyguları bir anda yaşar. İnsanın kendisi yani alışkanlıkları; kendisine yani güvenliği ile geleceğine tehdit olmaktadır. Bu ise müthiş bir rahatsızlık ve güvensizlik hissi doğurmaktadır.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde eğitim teknolojilerindeki eğilimin son dönemde yapay zeka, online öğrenme ortamları, bulut teknolojisi, mobil teknolojiler, sanal gerçeklik, simülasyonlar ve artırılmış gerçeklik öne çıkmakta ve yeni imkanlar sunmaktadır. Yapay zeka dil öğretiminde, kimya, biyoloji, fizik, mühendislik gibi onlarca disiplinde etkili bir şekilde gelişerek kullanılmaktadır.

Sanal gerçeklik, simülasyonlar ve artırılmış gerçeklik ise beş duyuyu ekonomik bir şekilde kullanabilme imkanları sunmaktadır. Öğrenmede 5 duyudan faydalanmak öğrenmeyi etkili ve kalıcı kılmaktadır. Birey ne kadar fazla duyusunu öğrenme sürecinde kullanırsa öğrenme o kadar kalıcı olmaktadır. Bu durumda özellikle uygulama yaptırmanın maliyetli olduğu öğretimlerde simülasyonlara ve sanal gerçeklik ve “arttırılmış gerçeklik” uygulamalarına başvurulmaktadır. Örneğin pilotluk eğitiminde uygulama yapmanın maliyetinden ve zaman almasından kurtulmak için uçak simülasyonları kullanılmaktadır. Yine mühendislikte bir makine sanal ve arttırılmış gerçeklik ile çok daha ekonomik olarak öğrenme ortamına taşınabilmektedir. Veya tıpta anatomi dersi kadavraya ihtiyaç duymadan “arttırılmış gerçeklik” ile çok daha etkili olabilecektir.

Online öğrenme ortamları ve bulut teknolojileri ise öğretimde mekanın sınırlarını kaldırabilmektedir. Böylece bölgesel dezavantajlılık durumu asgariye çekilebilmektedir.

Teknoloji, eğitimde riskler de doğurabilir. Özellikle eğitimin temel hedeflerinden ve kazanımlardan uzak bir teknoloji hedeflenen başarıyı sağlamayabilir ve kimi uygulamalarda zarara yol açabilir. Mesela teknolojinin özenti ile okul öncesi ve ilkokul gibi erken yaşlarda kullanılması da zararlı olabilir. Çünkü bu yaşlar çocukların duygusal, sosyal ve temel becerilerini geliştirdikleri çağlardır. Teknoloji eğitimin amaçlarıyla uyumlu olması faydalıdır.

Türkiye genç nüfusundan dolayı eğitim teknolojilerini kullanır. Bu noktada önemli olan Türk eğitim camiasının teknolojinin imkanlarını kullanarak eğitim içeriği üretebilmesidir. Yerli, milli ve evrensel katkının oluşacağı alan burasıdır. Türkiye bunu başarabildiği ölçüde liderlik iddialarına ulaşabilir.

Gelecekte eğitim alanında hangi yeniliklere adapte olmamız beklenecek?

Teknolojinin yapay zeka kavramını hayatımıza sokmasıyla birlikte birçok sektörde olduğu gibi eğitimde de köklü değişimler yaşanmaya başladı. Ülkelerin bir kısmı bu değişimlere öncülük ederken, bir kısmı ise eğitim politiklarını reforme ederek yeni dünya düzenine adapte olmaya çalıştı.

Eğitim konusunda çalışmalar yapan fütüristlere göre, önümüzdeki 20 yıl içerisinde öğrenciler kendilerinin karar verdiği yerde ve zaman diliminde eğitim alacak. Böylelikle, günümüzde halihazırda devam eden okula gitme ve sınıfta ders dinleme uygulamaları sona erecek. Bu uygulamalardan biri olan sınav sistemi de ilerde kalkacak ve bunun yerine öğrencilerin verileri analiz etme kabiliyetleri ölçülecek. Dünyanın önde gelen eğitim kurumlarından biri olan Harvard Üniversitesi eski Rektörü Larry Summers’a göre, gelecekte öğrenciler sınava girmeyecek, hatta iki dönem aynı uzunlukta olan dersler almayacak.

Gelecekte sağlık ve ilaç sektöründe uygulanması beklenen yeniliklerde olduğu gibi eğitimde de kişiye özel tekniklerin ve araçların kullanılması bekleniyor. Bu sisteme göre, öğrenci kendi yetenekleriyle paralel ilerleyen bir alanda eğitim alacak ve bu süreçte yetenekleriyle uyumlu kişiselleştirilmiş öğrenme tekniklerinden faydalanacak.

Türkiye’de bu alanda öncülük eden kişiler bu gelişimi nasıl değerlendiriyor?

Bloomberg HT’de “İşin Geleceği” programına konuk olan Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel ve Expertera ve Future of Work Türkiye Kurucusu Alp Sezginsoy bu konuda merak edilen soruları Hande Berktan’a cevapladı.

Eğitim sektörünü bütün sektörlerin lokomotifi olarak gören Enver Yücel’e göre, bir ülkenin ve toplumun gelişmesi sürdürülebilir eğitimle mümkün. Her sektörde olduğu gibi eğitim sektörü de değişiyor ve değişmeye devam ediyor. Özellikle son 20 yılda eğitim sektörüne teknolojinin girmesiyle birlikte, eğitim sisteminin Sanayi Devrimi’nden kalma anlayışla yönetilmeye devam etmesi mümkün gözükmüyor. Yücel’in görüşüne göre, bu değişim ancak kişiye özel eğitim sistemiyle gerçekleştirilebilir. Teknolojinin desteğiyle, öğrencilerin hangi yönde yetenek ve kabiliyetinin olduğuna bakılmalıdır.

Enver Yücel, Kovid-19 salgını sürecinde eğitime uzun soluklu bir ara verilmesinin mümkün olmadığının anlaşıldığını vurguladı. Pandemi sebebiyle dünyada neredeyse 1,5 milyar öğrenci okullarına gidemedi. Bu durum da uzaktan eğitim sisteminin önemini ortaya çıkardı. Konvensiyonel anlayışlarla eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamayacağımızı düşünen Yücel’e göre, teknolojiyi kullanarak en ücra bölgelerde yaşayan öğrencilere uzaktan eğitim sistemiyle ulaşım sağlamalıyız.

Eğitimciler, geleceğin eğitimindeki dönüşüme hazır mı?

Öğrencilerin eğitimdeki yeni teknolojilere ne kadar hazır olduğunun sorgulanmasının yanı sıra, eğitimcilerin bu yeniliklere ne kadar adapte olabildiği de merak konusu. Yücel, geleceğin öğretmenlerini yetiştirirken, eğitim fakültelerimizden başlayarak teknolojiyi işin içine dahil etmemiz gerektiğini ve her okulda eğitim teknoloğunun bulunmasının şart olduğunu dile getirdi. Çünkü yapay zeka ve 5G teknolojilerinin sisteme dahil olmasıyla birlikte öğretmenlerimizin de rolü değişecek. Örneğin, öğretmen öğrencisine her gün bilgi transfer eden birinden daha çok öğrenciye mentorluk eden biri haline gelecek. Gelecekte, öğrenciler bilgiye dünyanın her yerinden ulaşabilme olanağına sahip olacağından dolayı, öğretmenler bir sorunu nasıl çözümleyebilecekleri hakkında öğrencileri yönlendirecek. Haliyle, gelecekte öğretmenlerin eğitimdeki rolü bugünkünden daha fazla olacak.

Eğitim ve teknolojinin uyumlu çalışması iş dünyasında nasıl bir dönüşüm sağlayacak?

Expertera ve Future of Work Türkiye Kurucusu Alp Sezginsoy’a göre, dijitalleşme demek yeni yeteneklerin ve yeni yetkinliklerin çok hızlı bir şekilde adaptasyonu demek. Dolayısıyla firmalar bu yeni yetkinlikleri kullanabilmek için farklı teknolojilere, yazılımlara ve analiz gücüne ihtiyaç duyacaklar.

Pandemi nedeniyle firmaların 2025’de uygulamayı planladıkları teknolojileri öne çektiklerini ve bu yenilikleri 2020 yılı itibariyle uygulamaya koyduklarını söyleyen Sezginsoy, uzaktan çalışmanın bunun bir örneği olduğunu düşünüyor. Bu uygulamayla birlikte firmalar zamanla dünyanın her yerinde yaşayan ve alanında yeteneği olan insanlara kolaylıkla ulaşabilecek. Bu durum da fırsat eşitliğinin sağlanmasında büyük rol oynayacak.

İş hayatında yeni nesil liderlelerde hangi özellikler aranacak?

Gelecek nesil liderlerde iki tip yetkinlik ön plana çıkacak. Bunlardan ilki dijital yetkinlik olacak. İş hayatında liderlerden kodlama gibi bir çok teknik bilgiye hakim olması ve bu becerileri en etkin şekilde uygulaması beklenecek. Diğer bir yetkinlik ise, liderin sosyal becelerini yenidünyaya adapte edebilmesi istenecek. Örneğin, emir komuta zincirinde ilerleyen dikey organizasyon yapılarında liderlik yapan kişilerden daha çok, işbirlikçi ve çalışanları doğru yönlendirebilen liderler ön plana çıkacak.

 

Exit mobile version