Bazı eşler neden hiç anlaşamıyor?
Birbirini seven aşıkların anlaşamama sebepleri nelerdir?
Her ilişki bizim farkında olmadığımız bilinçaltı kayıtlarımızdan etkileniyor.
Boşanma oranları hızla artsa da kadın ve erkek yine de en güzel düğünlerle, en mutlu yuvanın hayallerini kurarak evlenmeye devam ediyor. Herkes kendisinin bu işi başaracağını düşünerek, hayat arkadaşını koluna takıp yola çıkıyor ancak işler her zaman hayallerdeki gibi yürümüyor. Görünen nedenler kayınvalide, kayınpeder, çocuğun davranışı ya da geçim sıkıntısı olsa da aslında bunların altında fark edilmeyen bambaşka nedenler yatıyor. Farklı ailelerden, farklı çocukluklardan gelen iki insan aslında kendilerinin dahi farkında olmadıkları bilinçaltı kayıtları nedeniyle birbirlerini yıpratabiliyor. Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik’e evliliklerdeki sorunların görünmeyen nedenlerini sorduk. Uzm. Psk. Özbeklik, görünür nedenler üzerinden tartışmanın ve söylenenlere karşılık vermenin daha kolay olduğunu belirterek, “Ancak çoğu zaman yeterince sevildiğini, değer gördüğünü, anlaşılabildiğini hissetmemek, ihmal edildiğini düşünmek gibi sorunlar yaşanıyor. Bu duyguları ifade etmek de kolay olmuyor çünkü bunları söylediğinizde ilişkide çırılçıplak kalıyorsunuz. Hele bir de karşı tarafa güvenmekle ilgili bir sorununuz varsa ‘Ben senin beni sevdiğine inanmıyorum’ demek zor. Söylendiğinde ise karşı taraftan genellikle şöyle bir yanıt geliyor; ‘Ne alakası var? Bu senin paranoyan…’ Bu sefer de dinlenmediğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. İşte tüm bu nedenlerle ilişkilerde sorunlar hep görünen nedenler üzerinden halledilmeye çalışılıyor” diyor.
İlişki; adeta üçüncü bir kişi
İlişki dinamiği deyince birçok faktörün bir arada yer aldığını belirten Uzm. Psk. Özbeklik, iki insanın farklı kişilik yapıları, çocukluk dönemleri, kadın-erkek oluşları, geldikleri ailede gördükleri evlilik, kadınlık, erkeklik modelleri ve bir ilişkiden beklentileri gibi farklılıkları olduğunu belirtiyor. “İki kişi böyle bir yerde ilişkiye başlıyor ve o anda bir üçüncü meydana geliyor” diyen Uzm. Psk. Özbeklik, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yani ortaya her ikisinden de izler taşıyan ama her ikisinden de bağımsız bir çocuk çıkıyor. İşte bir sorun başladığı anda, insanlar bu sorunu çözebilme becerisine sahip değilse ilişkiyi bozmaya başlıyor. Biri bir sorunu ortaya getirdiğinde, diğeri uygun şekilde cevap verebiliyorsa ilişki problemi orada çözülebiliyor. Ancak çoğunlukla diğeri de ilişkiye başka bir problemle gelmiş olduğu için verdiği karşılık, o problemi çözebilen değil, daha çok tetikleyen ya da zorlaştıran bir şey haline dönüşüyor. Ve ikisi bir arada problemi büyütmeye başlıyorlar” diyor.
Mutsuz evlilik hastalıkları getiriyor
Evlilik problemi ile fiziksel sağlık problemleri paralel ilerliyor. Kalp hastalıkları, mide bağırsak sorunları ya da kronik hastalıkların yanı sıra ruhsal sıkıntılar ve iş hayatındaki problemler de evlilikten etkileniyor. Yüksek lisans tezinde bu konuyu inceleyen Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik, iş yerinde ya da trafikteki kazaların da evlilik problemlerine bağlı gelişen dikkat dağınıklığı ile yakından ilgili olduğunu söylüyor. Hangi sorunun diğerini tetiklediğini söylemenin yanlış olabileceğini belirten Uzm. Psk. Özbeklik, “Ancak evlilik probleminin diğer problemleri düzeltebileceğini ya da kötüleştirebileceğini bilmek gerekiyor. Bu nedenle evlilikte bir problem varsa ve bu çözülemiyorsa kişilerin mutlaka kendilerine dönüp bakması gerekiyor. ‘Ben acaba nerede yanlış yapıyorum?’ demeye başlayıp bunu paylaşabildikleri andan itibaren karşı taraf da yumuşuyor ve konuşulabilir hale geliyor. Ancak bu da olmuyorsa o evliliğin içinde çok uzun süre durulmamasını tavsiye ediyorum. Bu mutlaka boşanmak olmayabilir. Bazen evliliğin dışına çıkıp uzun süredir arzu edilen şeyleri yapmaya başlamak da bir çözüm olabilir. Herkesin kendine uygun olan yolu bulup o yolda ilerlemesini tavsiye ediyorum” diyor.
Farklılıkları kabul edin
Kromozom özelliklerinden yetiştiriliş tarzlarına kadar birbirinden çok farklı olan kadın ve erkeklerin, eşlerini kendilerine benzetmeye çalışmamaları gerektiğini belirten Seçil Özbeklik, “Farklılıklar olacak ki ilişki zenginleşecek. Eğer erkeğin kadın gibi düşünmesini bekliyorsanız bir kadınla birlikte olmanız gerekiyor. Bir erkeğe sürekli futbol izlemesini neden istemediğinizi doğru anlatmayı becerebilirseniz, sizin tarafınızda neler yaşandığını tahmin edebilir ama hiçbir durumda sizin arzu ettiğiniz cevabı veremeyecektir. Bu diğer konularda da böyle olacaktır. Bunu baştan kabul etmek gerekiyor” diyor.
Bu örnek size tanıdık gelecek
Daha anlaşılır olması için bir örnek vermesini istediğimizde Uzm. Psk. Seçil Özbeklik, özellikle 80’li yıllar sonrası birçok çiftin deneyimlemiş olduğu bir örneği şöyle anlatıyor: “Erkek, annenin çalışmadığı, sadece çocukları ile ilgilendiği bir aileden geliyor ve annenin müdahaleci olmasından rahatsız, beklenti olarak zihninde şunu canlandırıyor; benim eşim çalışıyor olmalı, biz hayatı birlikte paylaşıyor olmalıyız. Kadın ise şöyle bir beklenti içinde; annem çok yoruldu, bunaldı, saçını süpürge etti, babam tarafından hırpalandı, ben böyle olmayacağım, çalışacağım, eşim de bu anlamda bana yardımcı olacak. Bu iki insan karşılaştığında muhteşem bir ilişkinin ortaya çıkacağı düşünülüyor. Oysa diğer taraftan bu iki insanın da bilinçaltlarındaki kadın modeli şu; kadın evde oturur, her şeyi yapar, çocuklarla ilgilenir, erkeğine de çok iyi bakar. Her şey çok güzel olacak diye beklenirken, zihinlerindeki modeller birbiri ile uyumlu iken evliliğin içinde eski modeller devreye giriyor. İşte bilinç dışının tam da ortaya çıktığı yer burası…. Erkek bir süre sonra ‘Beni yeterince seviyor olsaydı gömleğimi ütülerdi, akşam ne yiyeceğimizi planlardı. Ama yapamıyor. Dağınık da…’ diye düşünmeye başlıyor. Başlangıçtaki çalışan kadın arzusunu hatırlamıyor. Kadın da aynı şekilde bir taraftan çalışan kadın olmak istiyor, diğer taraftan da ‘Annem kadar iyi değilim, evim de dağınık, eşim de mutlu değil’ diye düşünüyor. Her işe yetişmesi, ütü de, market alışverişi de yapması gerekiyor ve sonunda beziyor, hassaslaşıyor. Böyle bir yerde erkek yeterince sevilmediği hissi ile “Ütüleri yapmadın” dediğinde, kadın depresif bir modla karşılık veriyor. Kadın zaten yetersizlik hissi içinde ve kızgınlık, içerleme, başka bir yerden saldırıya geçme şeklinde karşılık veriyor.”
Bütün kabahat anne-babamızda mı?
Çocukluk hayatı içinde herkesin mutlaka yara aldığını belirten Uzman Psikolojik Danışman Özbeklik, her şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışsalar bile çocuğun sürekli değişen isteklerine adapte olamamak nedeniyle her anne-babanın hata yapma ihtimali olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla çocuğun bir yerde mutlaka örselendiğini belirten Uzm. Psk. Özbeklik, “Aile hayatında iflaslar, kayıplar, ayrılıklar gibi beklenmedik olaylar da oluyor. Tüm bunlar devredeyken yeterince iyi anne-baba olunamıyor. İşte tüm bu nedenlerle hepimiz bir miktar örseleniyor ve ilişkilere dair yanlış yargılar içerisinde oluyoruz. Ama bu sosyal ilişkilerimizi, kişilik yapılarımızı etkilemeyebiliyor. İyi işlerimiz, iyi arkadaşlıklarımız olabiliyor. Ne zaman ki iş yakın ilişkilere geliyor, o andan itibaren eski yaralar devreye giriyor” diyor.
Bilinçaltı bunu niye yapıyor?
Bilinçaltı zaten yara almışken aynı yarayı neden tekrar canlandırıyor. Seçil Özbeklik bunun yanıtını da şöyle veriyor; “Bilinçaltı şöyle çalışıyor; bir yaram varsa onu halletmek istiyorum. Aynı duruma tekrar gireceğim, aynı sahneyi tekrar yaşayacağım ve oradan sağlıklı bir şekilde çıkacağım. Aslında bu bir iyileşme yöntemi. Her iki taraf da aynı şekilde yaralanmış oluyor ve tıpkı bir yap-boz gibi birbirlerini tamamlıyorlar. Birleştikleri nokta aslında tüm yaraları çözmek adına çok önemli bir yer, bir şans. Eğer bunu değerlendirebilirse çok şanslı olarak yaşamlarına devam ediyorlar. Yaraları iyileştirmek için bir diğer şans ise çocuk sahibi olmak…”
Yaraları nasıl iyileştireceğiz?
Her evliliğin kendi içinde yaşam evreleri bulunuyor. Başlangıçta her iki tarafın isteklerinin dengeye oturması zaman alıyor. Üçüncü senede çocuk sahibi olsak mı olmasak mı diye düşünmeye başlayan çiftler çocuk sahibi olduklarında ise ne yapacaklarını şaşırmış halde oluyor. Bu aşamada ilk anne-baba modelleri devreye giriyor, farkında olmadan kendi bebekliklerini, çocukluklarını hatırlıyorlar. Yeterince iyi bir ilişki varsa sorunlar halledilebiliyor. Aksi durumda ise ilişki yürümüyor, ya bitiyor ya da iki ayrı insan gibi yaşıyorlar. Aynı evi paylaşıp ayrı dünyalara gömülüyorlar. Ama bu da çok uzun sürmüyor. Birinden biri dışarıda başka bir şey bulmaya kalkıyor, aldatma başlıyor. Aldatmayı sadece bir başka insanla ilişki kurmak olarak düşünmemek gerektiğini belirten Seçil Özbeklik, “İlk aldatma kadının çocuğu, ev işleri, giyim kuşam ya da alışverişle olabiliyor. Erkek de önce işle aldatmaya başlıyor, eve gelmek istemediği için geç saatlere kadar çalışıyor. Ya da futbol ya da konsol oyunları ile aldatıyor” diyor.
Kabahat kimde?
“Dışarıdan nasıl görünürse görünsün, ilişki içinde problem varsa minimum yüzde 50-50 oranında iki tarafın da katkısı oluyor” diyen Uzm. Psk. Özbeklik, “Bu bazen problemi çıkartarak, bazen de devamına katkıda bulunarak oluyor. Son noktada boşanma kararı alsanız dahi, bu ilişkiye siz ne kattınız, bu ilişkide ne hata yaptınız bunu mutlaka bulun. Aksi takdirde yeni umutlarla başka bir ilişkiye girdiğinizde yine aynı tarz insanları seçip yine aynı tarz davranıyorsunuz. Sonunda da ya ‘Bütün erkekler (ya da kadınlar) aynı diye düşünüyor ya da sevilmeye layık olmadığınıza inanıyorsunuz. Oysa değişmeyen siz oluyorsunuz” diyor.
Her şey aniden mi değişti gerçekten?
Aslında evlilik içinde hiçbir şey aniden gelişmiyor. Örneğin eşinin kendisini birkaç yıldır aldattığını öğrenip şoke olduğunu söyleyen kadının aslında aldatma başlamadan önce dahi ilişkinin içinde bir problem olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Çünkü hiçbir ilişki aniden bitmediği gibi, aniden de başlamıyor. Bu örnekte kadının aldatma meydana gelene kadar ilişkideki problemlerle ilgili hiçbir şey yapmadığı, diğer tarafın da sıkıntılarını dile getirmeyi başaramadığını düşünmek mümkün.
Çocuklarınız için kendinizi fark edin
İlişkilerinde sorun yaşayan çiftlerin yeni bir şey üretmeyi becerebilmeleri gerektiğini belirten Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik, “Bir beklenti ile evliliğin içine giriliyor. Bazı durumlarda birinin istekleri, bazen de diğerininki ön planda oluyor. Bazen ise ikisinin isteği ile yeni ve zengin başka bir şey ortaya çıkıyor. İşte buna müsaade etmek, karşı tarafın başka şekilde düşünebileceğini kabul etmek ve yeni şeylere açık olmak gerekiyor. Evliliklerde çalışırken çoğu zaman insanlara, ‘Sizin insan olarak mutlu olmanız, evliliğin içerisinde mutlu olmanız ya da düzgün bir şekilde ayrılıp kendi yollarınıza devam edebilmeniz benim için önemli. Ama sizden daha çok doğmuş ya da doğmamış çocuklarınız için çalışıyorum’ diyorum. Çünkü sizin kurduğunuz evlilik modeli çocuklarınızın nasıl bir ortam içinde yetişeceğini belirleyecek. Evliliğinizde mutsuzsanız, çocuğa ihtiyaç duyduğu şeyi çok isteseniz de veremiyorsunuz. Çocuğunuz, kadın ve erkeğin ilişki içinde mutlu olamayacağı düşüncesi ile büyüyor. İleride kendi ilişkilerinde de bu korku ile yaşıyor ve mutsuzluk nerede başlayacak diye araştırmaya başlıyor. Bir şeyi çok fazla ararsanız bulursunuz; o da o anki ilişkisi ile ilgili olmasa da bir sebep mutlaka buluyor.” Gerçekten samimi dostlukları olan çiftlerin konuşarak sorunlarını çözebildiklerini, bazılarının son noktada aslında ayrılmak istemediklerini anlayıp kendilerinin farkına vardıklarını belirten Seçil Özbeklik, “Neresinden bakarsanız bakın bir problem varsa, çözülemiyorsa, insanlar problemin nereden kaynaklandığını bilemiyor olabilirler ama bir problem varsa ve bütün hayatlarını etkiliyorsa oranın halledilmesi gerekiyor” diyor.