
Kimileriniz hatırlayacaktır, yıllar önce bir televizyon yarışması vardı. Bu programda yarışmacılara bir sözcük veriliyor ve onlardan bu sözcüğün ne anlama geldiğini anlatmaları isteniyordu. Tabii ki içlerinden yalnızca biri sözcüğün gerçek anlamını anlatıyor, diğer yarışmacılarsa o sözcüğe ilişkin bambaşka tanımlar yapıyordu. Yarışmacıların amacı dinleyenleri kendi anlattıkları şeye inandırmaktı. Örneğin yarışmacılara “ardiye” sözcüğü verildi diyelim. Sözcük gerçekte “eşyaların saklandığı yer, depo” anlamına geliyor. Oysa bir yarışmacı bunu öyle bir anlatıyordu ki sözcüğün “Fransız kadınların 1800’lü yıllarda aksesuar olarak taktıkları özel bir şapkanın adı” olduğuna ikna oluyordunuz. Her ne kadar seçilen sözcükler günlük yaşamda çok da sık karşılaşmadığınız, dolayısıyla anlamını herkesin bilmediği sözcükler olsa da sizi o açıklamaya asıl inandıran yarışmacının ikna gücüydü. Kimileri öyle ikna ediciydi ki bazen doğru bildiğinizden dahi şüphe edebiliyordunuz.

Elbette iknanın en önemli olduğu alanlardan biri satış. Bir kozmetik mağazasına sadece el kremi alacağım diye girip mağazadan elinizde makyaj malzemeleriyle dolu bir poşetle çıktığınızda, ilk bakışta çok beğenmeseniz de satış elemanı size çok yakıştığını söylediği için bir kazak aldığınızda, aklınızda belli bir model otomobil almak varken galeriden tahmininizden çok daha pahalı bir otomobille çıktığınızda ikna yeteneği yüksek insanlarla karşılaşmışsınız demektir. Kimilerimizin bu konuda doğuştan yetenekli olduğu bir gerçek. Ancak yine de insanların belirli yöntemler kullanarak karşısındakini ikna etme şansını artırdığını gösteren bilimsel çalışmalar var.
;

Hangisinde daha yüksek başarı sağlanmış dersiniz? Tabii ki ikinci durumda. İlk durumda havluları tekrar kullananların oranı yaklaşık % 35 iken ikinci durumda bu oran % 45’in üzerine çıkmış. Üstelik yalnızca kartlarda birkaç sözcüğün değiştirilmesi sayesinde. Gördüğünüz gibi pek çoğumuzun sandığının aksine, ikna etme süreci birini istediğiniz yöne zorlayarak itmek değil, onu bulunduğunuz yere çekmek için yaptığınız hamlelerden oluşuyor. Şimdi bir düşünün. Lokantaya gittiniz. Daha kapıdan içeri girerken garsonlar sizi “Hoş geldiniz efendim” diyerek karşıladı. Yerinize oturdunuz ve sipariş vermek üzere hazırlanıyorsunuz. Hemen bir garson “Ne yaptıralım size?” diyerek masanıza yanaştı. Ardından ikramları masaya bir güzel yerleştirdi. O andan sonra, bir de yediğiniz yemekler güzelse, mekânın gönlünüzü fethettiğini ve oraya tekrar gitmek isteyeceğinizi inkâr edebilir misiniz? Ya da bu ilginin vereceğiniz bahşişe yansıyacağını?
•http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/insan.htm