UNESCO tarafından dünya mirası listesine adı yazılan Hierapolis, Denizli’nin Pamukkale ilçesinde yer almaktadır. Çok büyük bir antik kent sayılabilecek Hierapolis, Helenistik dönemden arkeolojik kalıntılara sahip olmakta ve kalsiyum oksitli sular sayesinde oluşan beyaz travertenleriyle son derece görkemli bir yapı olma özelliğini taşımaktadır. Özellikle travertenlerde yer alan bu su, bir çok hastalığa çare olma özelliği de taşımaktadır.
Hierapolis tarihçesi
Hierapolis’in, antik coğrafyacıların yaptığı derin araştırmalardan sonra bir Frigya kenti olduğu öne sürülmüştür. Çok fazla bilgi bulunamasa da Hierapolis‘in M.Ö. 2. yüzyılda Pergamon Krallığı’nın hüküm sürdüğü dönemde 2. Eumenes tarafından kurulduğu söylenmiştir. Adının da Hiera koyulmasının sebebinin Bergama’nın kurucusu Telephos’un karısı Amazonlar Kraliçesi Hiera‘dan geldiği belirtilmektedir. Hierapolis kenti, deprem hattı üzerinde kurulmuştur ve M.S. 60 yılında büyük bir depreme yakalandıktan sonra kentin çok büyük bir kısmı hasar görmüştür. Bu depremden öncesinde Helenistik dönemde inşa edilmesinden ötürü Helenistik mimariye uygun inşa edilmiştir ve bu mimariye özgün yapısını uzun dönemler korumuştur. Daha sonra da bir kaç deprem geçiren kent, tamamen yenilenme sürecinden sonra tüm Helenistik özelliklerini kaybederek bir Roma kenti görünümüne kavuşturulmuştur. Roma döneminden sonraki Bizans döneminde de aynı şekilde revaçta olan Hierapolis, merkezi bir şehir haline gelmiştir ve M.S. 4. yüzyıldan itibaren tamamen Hristiyanlık merkezi olarak anılmaya başlamıştır. Bu kadar önemli bir şehir haline gelmesindeki en önemli sebep M.S. 80 yılında İsa’nın yanındaki havarilerden Filipus’un burada öldürülmesi olayıdır. Daha sonra M.S. 395 yılına gelindiğinde tamamen Bizans İmparatorluğu’nun yönetiminde olan Hierapolis, piskopozluk merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Süreç ilerledikçe ve 12. yüzyılın sonlarına doğru gelindikçe Anadolu Selçukluları, Hierapolis’e iyice yerleşmişlerdir. Daha sonra da Hierapolis, bizim hükümdarlıklarımız içerisinde kalmaya da devam etmiştir.
Hierapolisin bölümleri
Hierapolis antik kentinin giriş kısmında büyük bir Medusa sembolü bulunmaktadır. Bu figürün kapıya işlenmesinin amacının tanrıça Medusa’dan kentin korunması amaçlı yapıldığı söylenmektedir. Hatta bu işlemenin daha sonra Türk kültürüne nazar boncuğu şeklinde de uyarlandığı söylenilmektedir.
İçerisinde kocaman alanlarda; kare olan bir alanın içerisine inşa edimiş Oktokonus tapınağı, Kuzey Bizans kapısı, Güney Bizans kapısı, Nekropol, Nekropol alanı, Agora, Apollon kutsal alanı, Gymnasium, Domitiyan kapısı, Domitiyan yolu, Tritonlu çeşme binası, Direkli kilisesi, Frontinus caddesi ve kapısı, su kanalları, Filipus köprüsü, Katedral, tiyatro ve Roma hamamı kalıntıları gibi bir çok tarihi ve çok önemli kalıntı bulunmaktadır. Bu kalıntılar turistlerin her daim ziyaretine açıktır.
Hierapolis şehrinin biraz dışına, tam girişi sayılamayacak bir mesafeye de bir hamam inşa edilmiştir. Bu hamamın amacı şehre dışarıdan misafirler geldiğinde önce bu hamamlarda yıkanmalarını isteyerek şehre temiz bir şekilde girmelerini sağlamaktı.
İçerisinde bulunan tiyatronun inşasına ve tasarımına dikkat edildiğinde, o dönemlerde burada gladyatör dövüşlerinin yapıldığı çok rahat bir şekilde anlaşılabilmektedir. Normal tiyatrolarla kıyaslandığında, gladyatör dövüşünün yapıldığının söylendiği tiyatrolarda seyircinin oturduğu kısımla boşluk orta alan arasında 1 metreye varabilecek bir yükseklik gözlenmektedir. Bu inşa farkının izleyicileri olası bir vahşi hayvan saldırısından korumak amaçlı yapıldığı tahmin edilmektedir. Normal tiyatrolarda böyle bir inşa ya da boyut farkı bulunmamakta, sıralar sahnenin olduğu düzeyden başlamaktadır. Tiyatro kapasiteleri 9500 kişiden oluşacak biçimde inşa edildiğinden toplam şehirde yaşayan insan sayısının da 95.000 civarı olduğu varsayılmaktadır.
Bunların dışında Pamukkale’de en çok ilgi gören ve turist çeken kısım travertenler bölümüdür. Çok eski dönemlerden günümüze, hastalıklara şifa olması amacıyla kullanılan Pamukkale travertenleri, yüzyıllar boyunca gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar sonrasında oluşmuştur. Travertenlerin bulunduğu bölgede 17 farklı sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Bu sıcak su kaynakları 35 derece ile 100 derece arasında sıcaklık farklılıkları göstermektedir. Bu termal sular kendi kaynaklarından çıktıklarından sonra 320 metrelik bir yol kat ederek travertenlerin en baş noktasına gelmekte ve daha sonra katman katman biçimde olan travertenlerden aşağıya doğru dökülmektedir. Yine bu kısımda da kat kat aşağı doğru akan su 300 metreye yakın yol kat etmektedir. Bu işlemler sırasında çok uzun zamanlar boyunca üzerinden akan suyun ve kalsiyum karbonatın etkisiyle kayaların yapısını değişmekte ve bu şekilde jel halindeyken sertleşen kalsiyum karbonat travertenleri oluşturmaktadır.