Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Peygamberlerin Kutsal Kitapları Nelerdir, İsimleri Nedir

Hangi peygamber hangi kutsal

Hangi peygamber hangi kutsal kitabı getirmiştir, hangi peygambere hangi ilahi kitap inmiştir

Tevrat
Tevrat İbranîce bir kelimedir ve “kanun, şeriat ve öğreti” anlamlarına gelmektedir. Hz. Musa’ya indirilmiştir. Esfar-ı Hamse ve şeriat kitabı da denilen Tevrat, Ahd-i Atîk veya Ahd-i Kadîm’in (Eski Ahit) ilk ve en önemli bölümünü teşkil eder. Tevrat’ın aslının ALLAH kelamı ve peygamberine indirdiği kutsal bir kitabı olduğuna inanmak her müslümana farz olup, bunu inkar etmek kişiyi küfre düşürür. Çünkü Kur’an-ı Kerîm’de Tevrat’ın ALLAH’ın kutsal kitaplarından biri olduğu açıklanmıştır: “Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat’ı indirdik…” (el-Maide 5/44). Tevrat Hz. Musa aracılığıyla İsrailoğulları’na gönderilmiştir. Ancak onlar tarihte yaşadıkları kötü olaylar, maruz kaldıkları sürgünler ve esaretler sebebiyle Tevrat’ın ALLAH’tan gelen şeklini koruyamamışlardır. Tevrat’ın asıl nüshası kaybolunca, yahudi din bilginleri tarafından kaleme alınan Tevrat nüshaları ortaya çıkmıştır. Bugün elde mevcut olan Tevrat nüshaları çeşitli müdahalelere maruz kalmış, dolayısıyla ilahî kitap olma özelliğini önemli ölçüde yitirmiştir.

Zebur
Kelime olarak “yazılı şey ve kitap” anlamına gelen Zebur, Hz. Davud’a indirilmiş olan ilahî kitabın adıdır. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyurulur:
“…Gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Davud’a da Zebur’u, verdik” (el-İsra 17/55). Zebur, ilahî kitapların en küçüğü olup, yeni dinî hükümler getirmemiştir. Bugün elde mevcut olan Zebur nüshaları, lirik söyleyiş ve ilahîlerden, ALLAH’a övgü ve hikmetli sözlerden ve birtakım nasihatlardan meydana gelmiştir. Eski Ahid’de yer alan Mezmurlar’ın bir kısmının Hz. Davud’a verilen Zebur olduğu kabul edilmektedir.

İncil
İncil kelime olarak “müjde” anlamına gelir. Hz. İsa aracılığıyla İsrailoğulları’na indirilmiştir: “Kendinden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerinde, Meryem oğlu İsa’yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki Tevrat’ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil’i verdik” (el-Maide 5/46). İncil’e, ALLAH’tan Hz. İsa’ya indirildiği şekliyle inanmak imanın gereklerindendir. Fakat bugün İncil’in orijinal metni de diğer bozulmuş kitaplar gibi elde yoktur. Bozulmuş ve insanlar tarafından müdahaleye maruz kalmış şekli vardır. İncil Ahd-i Cedîd (Yeni Ahit) denilen Hristiyan kutsal kitabının ilk bölümünü teşkil eder. Bir müslümana önceki kutsal kitaplarda bulunan bir hususun haber verilmesi durumunda eğer bu husus, Kur’an ve sahih hadislerdeki bilgilere uygunsa kabul edilir; değilse reddedilir. Ayet ve hadislerde hiç bahsedilmiyor ve İslam’ın temel prensiplerine de zıt düşmüyorsa Hz. Peygamber’in şu tavsiyesi doğrultusunda hareket edilir: “Ehl-i kitabı tasdik de etmeyin, tekzip de (yalanlamayın). Biz ALLAH’a, bize indirilene, İbrahim’e indirilene inandık deyin” (Buharî, “Tefsîr”, süre: 2/11; “İ’tisam”, 25).

Kur’an Kerîm
ALLAH tarafından gönderilen ilahî kitapların sonuncusu olan Kur’an-ı Kerîm, son peygamber Hz. Muhammed’e indirilmiştir. Sözlükte “toplamak, okumak ve bir araya getirmek” anlamına gelen Kur’an Kerîm terim olarak şöyle tarif edilir:
“Hz. Peygamber’e indirilen, mushaflarda yazılı, Peygamberimiz’den bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş, okunmasıyla ibadet edilen, insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı ilahî kelamdır”. Bu tarifte bazı hususlar göze çarpmaktadır: “Peygambere indirilen” derken Hz. Muhammed kastedilmektedir. “Tevatür yoluyla nakledilmiş olan” derken, her devirde yalan üzerine birleşmelerini aklın imkansız gördüğü bir topluluk tarafından nakledildiği ve nesilden nesile böyle geçtiği için onun, ALLAH’a ait oluşunun kesinliği ifade edilmektedir. “Okunmasıyla ibadet edilen” derken de, okumanın ibadet olduğuna, namaz ibadetinde vahyedilen metnin okunması gerektiğine ve Kur’an tercümelerinin namazda okunmasının caiz ve geçerli olmadığına işaret edilmektedir.