Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Radyoloji Nedir?

Radyoloji bilimi neyi inceler,

Radyoloji bilimi neyi inceler, Radyoloji hakkında bilgi.

İyonlaştırıcı ışınların teşhis ve tedavide uygulanması ile ilgilenen tıp dalı. Radyolojik teşhiste, X ışınlarının üç özelliğinden yararlanılır. Bunlardan ilki bu ışınların dokulara değişik oranda işleyebilmesidir. Atom sayısı yüksek cisimler, atom sayısı az cisimlere göre ışınları daha çok soğutur ya da dağıtırlar.

İkinci özellik, X ışınlarının fotoğraf filmi üzerinde görüntü vermeleri; üçüncü özellik ise, baryum platinosiyanit ve kalsiyum tungstat gibi bazı tuzlarla flüorışıl meydana getirmeleridir. Hastanın X ışınları görüntüsünün flüorışıl bir perde üzerinde incelenmesi radyoskopi adını alır. Organların hareketlerini gözleme imkânı veren bu usulün mahzuru uzun süre uygulanması halinde, hastanın yüksek dozda ışınlamaya maruz kalmasıdır. Ayrıntıları gösteren ve saklanabilecek bir belge niteliği taşıyan radyografi ise, hastanın iç organlarının filmler aracılığıyla incelenmesini sağlar. Kemikler ışınları iyi geçirmediklerinden radyografi yoluyla elde edilmiş bir filmde kolayca görülebilirler.

Bunun gibi göğüs boşluğunda kalp, ışınları iyi geçiren (radyolusen) akciğerler tarafından çevrelenmiş olarak belirir. Akciğer hastalıkları filmde, belirli değişiklikler meydana getirir. Diğer organların incelenmesi için vücut dokularından daha az geçirgen (radyoopak) bir ortam (pozitif karşıt) ya da bazı gazlarla vücut dokularından daha az geçirgen bir ortam meydana getirilir (negatif karşıt). Sindirim cihazını incelemek için baryum sülfat kullanılır. Safra ve idrar yollarını incelemek için hastaya iyot bileşikleri verilir. Karaciğer ve böbrekler bu bileşikleri ayırarak dışarı atarlar ve böylece, boşaltım kanalları ışınlara karşı geçirgen olmayan bir maddeyle dolu olduğundan, kolaylıkla incelenebilir. Bazen de, sulu ya da yağlı eriyikli iyot bileşikleri şırınga edilir. Bu usulle, omurganın subaraknoit boşluğu, bronşların durumu, kalbin ve büyük damarların çalışmaları ve karaciğer dolaşımı incelenebilir. Beyin boşluklarında negatif zıt bir ortam yaratabilmek için hava, öbür vücut boşluklarında, meselâ karın içi ya da karın zarı arkasındaki organları incelemek için ise hava ya da diğer gazlar kullanılır.

1895’te W.C. Röntgen tarafından X ışınlarının keşfedilmesiyle radyoloji çok çabuk gelişmiştir. 20 yıldan fazla bir süre içinde radyografi ve radyoskopinin imkânları geliştirilmiştir. Bu alanda çalışanlar, sürekli olarak ışınımla karşılaşmanın tehlikeli bir durum yaratacağını bilmediklerinden, organlarını ya da hayatlarını kaybetmişlerdir. X ışınlarından, tedavi amacıyla ilk olarak deri tümürlerinde ve kan kanserinde yararlanılmıştır. 1912 yılında, kimograf adı verilen ve kalp gibi hareketli organların titreşimlerini, hareketli bir ışık kaynağı arkasına konan tek bir film üzerinde belirten bir âlet icat edildi. 1929’de ürografi, 1930’da tomografi (vücudun kesitler halinde incelenmesi) bulundu, 1939’da radyoizotoplar konusunda araştırmalar yapıldı. 1949’da kliniklerde ilk olarak betatron ve radyoaktif kobalt kullanıldı.

Son gelişmeler ise zıt ortamın yaratılması ve görüntünün tespiti alanlarında olmuştur. Kol ve bacakta bir damardan içeriye sokulan ince, uzun bir tüple istenilen organa kadar ulaşılabilmekte ve zıt ortamı yapacak olan madde, bu tüpün aracılığıyla kalbe ya da organın atardamarına verilebilmektedir. Elektronik bir cihaz olan görüntü kuvvetlendirici ise, radyoskopik görüntüyü bir kat parlaklaştırmak-ta, televizyon kamerası tarafından alınabilir hale getirilmektedir. Bundan başka, görüntüler televizyonla resim nakleden bant üzerine çekilerek ya da saniyede 40 veya daha fazla görüntü çeken sinema filmi kullanılarak tespit edilebilmektedir.

Antik çağlardan beri insanların ilgisini
Sıradaki Haber Antik dönem dünyanın 7 harikası