Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Safer ayının ilk çarşambası halının altına para koymak

Gеçmiştеn gеlеn inançlara görе

Gеçmiştеn gеlеn inançlara görе Safеr ayının bеlaların çok olduğu zaman dilimi olarak adlandırılması günümüzdе birçok kişi tarafından da dеvam еttirilmеktеdir. Safеr ayı ilе ilgili farklı inanışlar vardır. Bunlardan birisi isе ”Halının atına para koymak” olurkеn müslüman alеmi bunun anlamını araştırmaktadır. Safеr ayında halının altına para koyma anlamı nеdir? Safеr ayının son çarşambası nеlеr yapılır? İştе dеtaylar…

Muharrеm ayından sonra gеlеn ikinci ay olan Safеr ayı, uğursuz vе bеla ayı olarak nitеlеndirilmеktеdir. Hеr yıl Diyanеt İşlеri Başkanlığı’nın yayınladığı takvimе görе Safеr ayının başladığı vе bitiş günü dе göstеrilir. Safеr ayının ilk vе son çarşambası nеlеr yapılması gеrеktiği mеrak еdilirkеn halının altına para koymakta araştırılmaktadır. Bеlirli inançlara görе Safеr ayının ilk çarşambası halının altına para konması gеrеkir. İştе, bu inanışın doğruluğu vе dеtayları habеrimizdе yеr almaktadır

Safеr Ayında Halının Altına Para Koymak

Gеçmiştеn bugün kadar gеlеn inanışlardan birisidе Safеr ayında halının altına para koymaktır. Halının altına konulan paranın bеlayı uzaklaştırıldığına inanılır. Sosyal mеdya üzеrindеn sıkça karşılaşılan paylaşımda yеr alan bilgi şöylеdir: “Hеr kim Safеr ayının ilk Çarşambası еvindе еn çok ayak bastığı yеrdеki halının altına bütçеsi yеttiğincе sadaka niyеti ilе para koyarsa vе safеr ayının son Çarşamba günü o parayı bir ilim mеclisinе yahut ihtiyaç sahibi bir fakirе vеrirsе Safеr ayında inеcеk olan 320 bin bеladan kеndisini korumuş olur. Batıl inanç olan bu durumun doğruyu yansıtmadığı vе tamamеn gеçmiştеn gеlеn bir durum halinе gеldiği görülmеktеdir. Cahilе olarak bilinеn İslam öncеsindе Arapların inancı olarak bеlirlеnir.

Safеr Ayı Nеdir?

Sözlük anlamı boş kalmak, boşluk, sararmak, sarılık olarak adlandırılan Safеr kеlimеsi kamеri takviminin ikinci ayı olarak da bilinir. Savaşmanın haram olarak bilindiği bu aylarda Muharrеm ayının dеvamında Vеba salgının başladığı vе kötülüklеrin üst üstе gеldiği ay olarak adlandırılır. Diğеr aylardan bir farkı olmayan Safеr’in еski Arapların çıkarmış olduğu batıl bir inanış olarak günümüzе kadar gеlmiştir.

Safеr Ayı Bеla Ayı Mıdır?

Cahiliyе dönеminе ait olan Safеr ayının uğursuz vе bеla ayı olduğu inanış dinimizе görе aslе gеrçеği olmayan bir durumdur. Bu nеdеnlе bu anlayış sadеcе batıl olarak dildеn dilе dolaşır. Hz. Pеygambеr (sav) böylе bir alayışı rеddеtmiş vе ”Safеr ayında uğursuzluk yoktur” olarak buyurmuştur.

Safer ayında uğursuzluk mu var?

Elbette ki hayır!.. Pekiyi, soruyu böyle sormamıza sebep nedir? diye sual ederseniz, bir değil birkaç makale yazacak kadar ciddi bir sanal problem!.. Sanal diyoruz, çünkü gerçekliği olmayan bir şey, sanal-sosyal medya aracılığıyla insanların aklını çelip-zihnini karıştırıyor ve inancını bulandırıyor maalesef… Üzülerek ifade edelim ki, bunlar internet vasıtasıyla yayıldıkça yayılıyor ve ümmet-i Muhammed’in aklını başına alıp dertlerine deva bulmakla uğraşacağı şu ortamda enerjisini başka yerlerde tüketmesine sebep oluyor.Değerli okuyucum.Aslında, bugünkü yazımızda –sizin de hatırlayacağınız üzere- Din Görevlileri ve İrşad Faaliyetleri üzerine yazdığımız yazılarımıza devam edecektik. Ancak şu birkaç gün içinde sık sık Safer ayı ve bu ayın uğursuzluğu konusunda sorulara muhatap olunca ve nihayet sanal ortamda dolaşan bir mesajı okuyunca bu mevzuda bir yazı yazmanın zaruretine inandığımız için bugünkü yazımız ilgili konuya dair olacaktır.Her ne kadar Diyanet İşleri Başkanlığının resmi sitesinde yer alan bilgilerin mevcudiyeti ve bazı ilahiyatçı köşe yazarlarının konuyu ele alan yazılarının varlığı söz konusu ise de toplumda hâlâ var olan bu “bilgi eksikliği” problemine, günümüzün derdi olan medyadan kaynaklı bir de “bilgi kirliliği” eklenmiş durumdadır. Önce problemi ortaya koymaya çalışalım.Sorulan soruların temel özelliği şudur: “Safer ayında belaların çokça olduğu ve insana uğursuzluk getirdiği söyleniyor. Kendimizi bundan korumak için ne yapmalıyız?”; “Kurban kestiriyorum, faydası olur mu?”; “Belalardan emin olmak için sadaka mı vermek gerek, ne kadar vermeliyim?... Buna benzer, endişe dolu sorular, sorular… Bu soruları sorduran, -takdir edersiniz ki- bilgi eksikliği… Açıp bir kaynaktan konuya dair biraz bilgi edinse kişiyi rahatlatacak yeterli sahih bilgiler var tabii ki…

Problemin ikinci kaynağı ise sosyal medyada dolaşan bilgi mesajları… Bunlardan bir tanesini aynen yazıyorum: “Her kim Safer ayının ilk Çarşambası evinde en çok ayak bastığı yerdeki halının altına bütçesi yettiğince sadaka niyeti ile para koyarsa ve safer ayının son Çarşamba günü o parayı bir ilim meclisine yahut ihtiyaç sahibi bir fakire verirse Safer ayında inecek olan 320 bin beladan kendisini ve ailesini biiznillah koruma altına almış olacak. Paylaşıp bilgilendirenlerden Rabbim razı olsun.” Maalesef mesajın önündeki cümlede bir Dinî grubun ismi ve “ÇOK DEĞERLİ BİR HOCAMIZDAN DUYURU” ibaresiyle mesajın fonunda bir hocanın resmi yer almaktadır!..

Toplum olarak neden bu kadar bilgisiz bir hale geldik? Ve niçin bu tür paylaşımlara ilgi duyup insanlar bunun hayırlı ve güzel bir iş olduğuna inanıyor?.. Doğrusu, başlı başına iki derin mevzu… Ancak bizim bu detay konular yerine Safer ayına dair doğru ve yeterli bilgiyi paylaşmamız gerek, bir kez daha ve hemen bugün…

Kıymetli okuyucum.

Öncelikle şunu ifade edelim. İnsan fıtratında görünmeyen aleme karşı bir ilgi, bilinmeyen şeylere karşı bir merak vardır. Vahiy denilen Allah Teâlâ’dan gelen bilgiler ve vahye muhatab olan peygamberler, insanların bu yöndeki sorularına cevap verirler ve insanı tatmin ederler. Son peygamber Hz. Muhammed (sav) de; getirdiği din olan İslam da insanın bu alana dair sorularına cevaplar vermiştir, hem de insanın bu temel özelliklerinin mevcudiyetini inkar etmeden… Nitekim bir hadis-i şerifinde Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz, “insanın bazı anlayışlarını kolay kolay terk edemeyeceğini, bunlardan birinin de bazı şeylerde uğursuzluk olduğuna inanması” düşüncesi olduğunu ifade etmiştir. O halde, Câhiliye denen İslam öncesi dönemlerde Arapların bize şu anda saçma gelen birtakım batıl inanışları, çeşitli şekillerde insanlarda yaşamaya devam edecek ve günümüzün modern insanı da buna benzer birtakım aslı-astarı olmayan, hurafe diyebileceğimiz inanışları taşıyor ve savunuyor olabilecektir. Bu derdin devası, bu tür hastalıkların şifası ise tektir: Allah ve Resûlü’nün bize verdiği bilgilere tâbi olmak… Şimdi geliniz tâ İslam öncesi döneme, Câhiliye adı verilen günlere gidelim. Zira Safer ayında bir uğursuzluk olmadığını anlayabilmek için o günlere dair bilgilere ihtiyacımız var…

İslâm öncesi dönemde Araplar arasında bazı varlıklarda uğursuzluk olduğu anlayışı oldukça yaygındı. “Evde, kadında ve atta uğursuzluk olduğuna inanan” Câhiliye dönemi insanları, ölülerin mezarlarından baykuş şeklinde çıktıklarına inandıkları için baykuşu da uğursuz sayarlardı. Şevval ayının uğursuz olduğuna inanarak bu ayda evlenmezler ve Safer ayının da uğursuz sayarak bu ayda umre yapmazlardı. Ayrıca Safer’in kelime yapısından yola çıkarak “insanın karnında bulunan ve başkalarına da bulaştığına inanılan bir ağrı veya karın kurdu olduğuna” inanırlardı.

Görüldüğü üzere, bizlere saçma/batıl/hurafe gelen bu inanışlar, Câhiliye dönemini yaşayan Arap toplumu için normal şeylerdi!.. Pekiyi, onları böyle düşünmeye iten sebepler nelerdi?

Bunun için de Safer kelimesi üzerinde durmak gerekiyor.

Sözlüklerde “boş kalmak, boşluk; sararmak, sarılık; karında yaşadığına inanılan kurtçuk” anlamlarına gelen “Safer” kelimesinin kamerî takvimin ikinci ayına ad olmasına dair farklı görüşler vardır. Savaşmanın haram kılındığı aylardan biri olan Muharrem’den sonra evlerini boşalttıkları için veya büyük bir Veba salgının bu ayda ortaya çıkıp insanların yüzlerini sapsarı kıldığı için böyle bir isimle anıldığı söylenmektedir.

Görüldüğü üzere, birtakım psikolojik ve sosyolojik faktörler, Allah’ın yarattığı Zaman’ın bir parçası hükmünde, aylardan bir ay olan Safer’i, insanlar nezdinde “sıkıntılı-belalı-musibetli” bir hale getirmiştir. İnsanlar nezdinde diyoruz, çünkü gerçekte böyle bir durum söz konusu değildir.

Her ne kadar İslâm ile şereflenmiş iseler de Câhiliye döneminden tevarüs ettikleri birtakım inanışları terk etme hususunda onlara yardımcı olan, yol gösteren Sevgili Peygamberimiz (sav) Siret ve Sünneti ile hem ashabına hem de bizlere örnek olmuştu. Zaman zaman ifade buyurdukları hadis-i şerifleriyle, “insanların zan ve kuruntularından ibaret olan, hayatı çekilmez kılan, eşyayı uğursuz sayma veya başa gelen bir şeyi kötüye yorma inançlarının (teşe’üm) aslının olmadığını” vurgulamıştı. Allah’ın yarattıklarında uğursuzluk olmadığını, yaratılmış varlıkların özünde bir uğursuzluk barındırmadığını da bildiren Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, esasında Allah dışında hiçbir kudrete sahip olmayan varlıklara bu tür güçlerin atfedilmesini, Câhiliye insanının temel karakteri hâline gelmiş şirk inancından kaynaklandığı ve İslâm’ın temeli olan tevhide ters düştüğü için reddediyor ve insanlara kalplerine bir korku geldiğinde sadece Allah’a sığınmalarını bildiriyordu.

Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, insanların hayatlarını baştan ayağa inşa eden bu yeni düzeni yerleştirmenin yanında, onların eski alışkanlıklarına tekrar dönmelerini engellemeye çalışmıştır. Zira Câhiliye, yalnızca onun yaşadığı dönemde kalmış bir zihniyet değildir ve İslâm’dan uzaklaşıldığında her çağda ortaya çıkabilecek niteliğe sahiptir. Bu yüzden Peygamberimiz (sav), İslâm’a rağmen Câhiliye zihniyetini yaşatmak isteyen insanları, “Allah katında en sevimsiz olarak görülenler” arasında zikretmiştir. (bkz. Buhârî, Diyât, 9)

Bu önemli konuya önümüzdeki yazıda devam edeceğiz. Yazımıza Habib-i Kibriya (sav) Efendimizin şu hadis-i şerifini zikrederek son verelim: “İslam’da, hastalığı bulaştıran manevi bir gücün olduğunu sanmak, bazı varlıkların uğursuz olduğuna inanmak, baykuşun ötmesinden olumsuz bir mana çıkarmak ve Safer Ayı’nın uğursuz olduğunu kabul etmek diye bir şey yoktur”.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Safer Ayı Hakkında – İSLAMİ SORULARINIZ VE CEVAPLARI

Safer-ül Hayr Ayının gelmesiyle beraber e-posta ve kısa mesaj yoluyla halkın aklını bulandıran şu mesaj dolaşmaya başladı.

“Belaların 1. kat semaya indiği Safer ayındayız. Bu gece birinci gecesi. Efendimiz (s.a.v) bugün ölüm hastalığına tutulmuştur. Bu gece 1. kat semaya 320.000 bela inmektedir. Bu ayda her gün 100 defa “la havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim” denilmelidir. Günde 100 defa okuyandan en hafifi fakirlik olmak üzere 70 çeşit bela kaldırılır. Safer ayının ilk çarşambası olan bugün halının altına bir miktar para koyarak son çarşambasında belayı ve musibeti def edeceğine inanarak o parayı sadaka olarak vermenin de güzel bir adet olduğunu unutmayalım.

Soru:
Safer ayının bela ve musibet ayı olduğu yönünde halk arasında söylentiler var.. Bu söylentilerin aslı var mıdır, bu ayda hastalıklar yağmur gibi yağar mı, bela ve musibetler fırtına gibi savrulur mu? Bir de safer ayına mahsus dua ve ibadet var mıdır, varsa nedir?

Cevap:
Safer ayı, Hicrî-Kamerî takvimimizde senemizin ikinci ayıdır. Akîdesi (inancı) bozuk bazı gâfil insanlar, bu mübârek ayı uğursuz telakkî ederler. 

İslâm inancında aylar ve günlerin bazılarına uğursuzluk isnadı, kat’iyyen caiz değildir. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat akîdesinde böyle şeyler yoktur. Sadece bazı aylar, günler ve geceler eşref (daha şerefli, daha aziz, daha muhterem)dir.  Bu itibarla Safer ayına da “Saferu’l-hayr” ismi verilmiştir.

Bu ayın son Çarşamba gecesi veya gündüzü, âfât-ı semâviye ve araziyeden mahfuz kalmak (korunmuş olmak) için, iki rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 1 Fatiha, 11 İhlâs-ı şerif okunur. Namazdan sonra; 11 istiğfar ile elleri kaldırıp 11 Salât-ı Münciye (Salâten Tüncînâ) okunur ve dua edilir. [Dikkat: Evinizde-büronuzda Fazilet takvimi bulundurursanız, bu bilgilere zamanında ulaşırsınız. Umumiyetle bir gün öncesinde uyarı ve bilgilendirme yazısı vardır.]

Evliyanın büyüklerinden Ferîdüddîn Şekergenç (k.s.) hazretleri Hâce Muînüddîn’den (k.s.) naklediyor, diyor ki:

“Her sene gökten yere 320 bin belâ iner (kazâ-kader anlamında). Bunların hepsi de Safer ayının Son Çarşamba’sında vâki olur.

O bakımdan senenin en zor geçen günü o gün olur. İşte yukarıda tarif olunan Son Çarşamba Günü Namazını kılanlar, bu belâlardan mahfuz olurlar.


Safer kelimesi ve ayı üzerine ilave bazı bilgiler

Kamus tercemesinde “safer”in “hulûv (boşluk)” manasına geldiği ve safer’in hulûliyle (girişiyle) Mekke halkının zahîre toplamak için etrafa dağılarak Mekke hâlî kaldığı cihetle (boş kalması dolayısiyle) bu aya Safer denildiği bildiriliyor.

Bülûğu’l-Arab’da da, Arab’ın Safer girer girmez gazveye çıkmalarıyla yurtlarının hâlî (boş) kalması tesmiyesi sebebidir deniliyor. (Yani bu ayda Mekke’nin boşalması dolayısiyle, bu aya, boşluk manasına gelen Safer ismi verilmiştir.)

“Saferin çıktığını müjdeleyeni Cennet’le tebşir edeceğim” mealinde yayılan ve hadis olduğu söylenen söz de, Safer’in şeâmeti/güya uğursuzluğu hakkındaki vehmin (asılsız düşüncenin) kuvvetlenmesine yardım etmiştir. Aliyyü’l-Karî’nin (rh.) mevzu olduğuna kail olduğu bu hadisi Hz. Mevlana Celâleddin-i Rumî Mesnevî-i Şerifinin 4’üncü cildinde naklederek, avamın/halkın bu meseledeki zayıf ve bozuk itikadını tashih eylemiş (düzeltmiş)tir. Bunu burada uzun uzadıya iktibas edecek değiliz. Merak edenler, bu ve daha başka kaynaklara bakabilirler. Mesela Buhari şârihi Aynî merhumun söz konusu hadis hakkındaki açıklamalarına da müracaat edebilirler.

Bütün bu açıklamalardan anlaşılan odur ki;
Safer ayı hakkındaki uğursuzluk inancı, vehimden yani yanlış ve esassız düşünceden başka bir şey değildir.
[Bkz. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Safer md.]

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/824-safer-ayi-ugursuzluk-ayi-midir.html