Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

ŞEYH NE DEMEK?

Bir kabilenin önderi manasına


Bir kabilenin önderi manasına gelen şeyh tabiri, ilimde, meslekte terakki etmiş ve başkalarının da o meslekte terakki edip ilerlemesine vesile olmuş kimselere verilen bir lakaptır.
Bundan başka, yaşlanmış kimselere de aynı tabir kullanılmaktadır. Dini ıstılahta kullanıldığı üzere şeyh;bir cemaate veya ilim yolunda bulunan seçkin kimselere hocalık vazifesi yapan önder demektir. Şu Halde; şeyh tabirinin arkasında bir tür liderlik vasfı mevcuttur. Bu liderlik kendisine uyanları Hakka ulaştırma gayesine münhasırdır. Ki, Tarikata giren dervişlerin eğitim ve terbiyesi ile meşgul oldukları için kendilerine daha ziyade MÜRŞİD denilmiştir. Mürşid; kendisi ilim ve amel bütünlüğü içerisinde şahsi oldunluğa eriştiği gibi, halkı da bu minval üzere eğitip yetiştiren kimse demektir.
Mürşidlik makamı , hakikatte Allah’a davet makamıdır. Mürşid; Allah’a davet hususunda Peygamberlerin varisi durumundadır. Zira Peygamberler insanları Allah’a çağırma hususunda ilk derecede bulunurlar. Melek aracılığı ile kendilerine gelen ilahi mesajı insanlara sunarlar. Mürşidler ise, Peygamberlerin sunduğu bu İlahi mesajları Şer’i ölçülere göre yorumlayan kimselerdir. Nitekim böylesi zatların sürekli var olacağı Kur’an’da şu ayetle belirtilmektedir:
Bizim yarattıklarımızdan öyle bir Ümmet vardır ki, bunlar daima Hak’ka ileten ve Adaleti Hak ile yerine getiren kimselerdir. (A’raf 181)
İşte insanların muhtaç oldukları Şeriat ilmi ve onun tatbik usulü onların şahsında bulunmaktadır. Tabiri, topluluk manasında olup burada ise, Dinin hükümlerini bilen ve başkaları üzerinde tatbik etmeye yetkili bulunan İmamlardır. Onların vazifesi insanları Hak’ka ulaştırmaktır. Yani Allah’ı kullara sevdirmek ve kullarıda Allah’a sevdirmektir. BU ŞEREFLİ TOPLULUK, MÜÇTEHİD İMAMLAR VE KAMİL MÜRŞİDLERDİR.Adaleti tesis etme hususunda vazifeli olan topluluktan maksat, Hakkı üstün tutan ve onun hakimiyeti için çalışan inançlı yöneticilerdir. Hace Muhammed Parsa Hazretleri şöyle buyurur:
“Müridlik, ancak Din İmamlarından İnabe almak ve kulluk adabında onlara uymakla sahih olur. Hizmet yolunu bulmak ve o yola girmek ve onların yolunu bereketini bulmak lazımdır. Bu bağlılık, başlangıçta işi sağlam tutana ve Sadat-ı Kiramın yoluna Sülûk edene ve bereketlerini bizzat müşahede edene yapılırsa, ancak o zaman sahih olur.”
MüsLümanlar asırlardır yol gösterici Mürşidlerin rehberliği ile dinlerini yaşama ve yaşatmaya gayret etmişlerdir. Zira geçmiş ümmetler bu esasa riayet etmedikleri için dinlerini tahrif edenlere mani olamamışlardır. Sufiler; Mürşidin gerekliliğini şu ayete dayanarak delil gösterirler:
“Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar. Hâlbuki onu Rasule veya aralarında bulunan yetki sahiplerine götürselerdi, onların arasından işin iç yüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.” (Nisa/83)
Mürşidlerin kısımlarına gelince: Mürşidler de diğer bilginler gibi çeşitli tabaka ve derecelere ayrılırlar. Bilhassa günümüzde ortaya konulan taksimin iyi bilinmesi gerekir. Büyükler ‘Mürşidler Tarikat-ı Aliyyenin en büyük uzvudur.’ demişlerdir. Çünki onların makamları, insanları Allah’a davet hususunda Peygamber vekilliğinin en üstün mertebesidir. Ancak onlar da bu şerefli vazifeyi yerine getirmede farklı derece ve metodla hareket etmeleri sebebi ile şöyle derecelenirler: 
1) Talim Şeyhi:
İslâmi ilimlerden Tefsir, Hadis, Fıkıh, Tasavvuf ve sair ilimleri okutan ve okutmaya elverişli bulunan Din bilginleridir. Bunlar Sahih Sünnetleri öğrettikleri müddetçe, kendilerine uyulup, fetvalarına itibar olunur. Şahıslarına güven duyulur.
2) Kabile Şeyhi:
Bu şeyh babası tarafındanherhangi bir Tekkede yetiştirilip, müridlerin terbiye ve eğitimi için babasının vefatından sonra, babasına vekaleten Şeyhlik vazifesini yürüten kimsedir. Babadan oğula intikal eden bir tür Saltanat kokusu arzeden bu usul, eskiden pek rağbet edilen bir husus değildi. Bununla beraber, böyle bir durumda bu şeyh, eğer Kamil bir Mürşid tarafından Seyr-u Süluk eğitimine tabi tutulur ve o Kamil Mürşid, eğer ona liyakat gösterirse, o takdirde kendisine uyulmasında bir sakınca yoktur. Aksi takdirde Kitap ve Sünnet düsturlarına tam riayet edemezse, hem kendisi için ve hemde kendisine uyanlar için tehlikeli sonuç söz konusu olabilir.
3) Kürsü Şeyhi:
Bu Şeyh, halkın irşadı için Cami kürsülerinden seslenen vaizler yahut çeşitli basın kurumunun müstesna bir sütunundan yazıları ile toplumu hidayete çağıran mütefekkir kimselerdir. Bunlar da Sahih Sünnete uymakla ve Hak ölçülerini ortaya koymaları şartı ile kendilerine uyulur.
4) Sohbet Şeyhi:
Bu, sohbeti dinlenip, nasihati tutulan ve hali örnek alınan Şeyhtir. Bu Şeyhin nasihat ve tavsiyelerine Sahih Sünnete çağırması sebebi ile uyulur.
5) Evrad Şeyhi:
Bu Şeyh, belli bir takım zikir ve tesbihleri muhtelif miktarlarda ve çeşitli zamanlarda nasıl eda edileceğini öğreten Şeyh’tir. Eğer öğrettiği zikir ve virdleri, Şer’i Şerif usullerine göre ortaya koyuyor ve Meşayihin prensiplerine uygun düşüyor ise, o takdirde kendilerine uyulur.
6) Tekke Şeyhi:
Tarikat Şeyhide denilen bu Şeyh, herhangi Tekke veya Dergah’ta yetişip Tarikat usul ve erkanını bilen ve Tekkenin usullerine göre icazet almış ve müridlerin terbiyesi ile vazifelendirilmiş zâttır. Sahih Sünnet ile Sünnetlenmiş olması durumunda kendisine uyulur.
7) HAKİKAT ŞEYHİ:
Kendisine Hal Şeyhi de denilen bu Şeyh, gerçekte murad olunan Şeyhtir. Dinin Sahih usulleri ve Adabına son derece riayeti ile temayüz etmiş şeyh’tir. Bu zât, sadece ilmen yetişip kemale ermekle yetinmeyip, Halvet, Çile, İnziva ve Seyr-u Sülûk eğitimini de başarıyla tamamladıktan sonra, gerek Şeyhi tarafından ve gerekse maneviyat erbabı tarafından, irşad makamına layık görülen Şeyh’tir. Sohbet ve yaptığı telkinlerle müridleri üzerinde mühim tesirler bırakan, Yüzüne bakıldığı zaman Allah ve Resulü hatırlanan, Allah ve Resulünün ahlakı ile ahlaklanmış kimsedir bu şeyh. Bakışı ibret, konuşması hikmet tesiri uyandıran bu zât hakiki manada Kamil bir Mürşid’dir. Sadece Şeyh makamına sahip olmaktan ibaret olmayıp, aynı zamanda Velayet makamına da ermiş bir zâttır. Velayet mertebesine mahsus bütün dereceleri kendi nefsinde ikmal edip topladığı için kendisine uyanları da o mertebelerden nasıl geçireceğini iyi bilen z’attır. Üstteki vasıfları anlatılan zâtların sahip oldukları özelliklerin hemen hemen tamamına sahip bulunurlar.
“Mürşid-i Kamil bulup özünü ihsan edegör..”
“Sureta Âdem olup, manada hayvan yürüme…”

Niyazi Mısri

Fetanet, akılla aklı aşma demektir.
Sıradaki Haber Fetanet ne demek?