Genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkan otizm, çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkiliyor ve tedavi edilmezse olumsuz etkileri ömür boyu sürüyor.
Kısaca doğuştan gelişen, anne ve babadan kalıtsal (genetik) olarak geçebilen, sinirsel ve biyolojik bir gelişim bozukluğu olarak tanımlanan otizm, başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelliyor, bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına neden oluyor.
Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre; bugün dünya genelinde okul çağındaki her 88 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor. Erkek çocuklarda, kız çocuklara oranla 3-4 kat daha fazla otizm görülüyor. Her 54 erkek çocuktan biri, günümüzde otizm riski taşıyor. Dünyada son yıllarda şeker, kanser ve AIDS dâhil olmak üzere birçok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor.
Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması nedeniyle, Otizm Platformu’nun öngördüğü verilere göre, tahmini olarak 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğu tahmin ediliyor.
Otizmli bireylerin ebeveynleri, kardeşleri, yakın akraba ve çevreleri de hesaba katıldığı zaman, Türkiye’de her ile yayılmış durumda otizmden etkilenen 2 milyondan fazla vatandaşın olduğu öngörülüyor.
Erken teşhis çok önemli!
Otizmli çocukların gerekli eğitim ve tedavileri alarak hayata katılması için ilk önemli adım erken teşhistir. Otizm, yaklaşık bir yaş civarında ilk belirtilerini gösteriyor. Anne ve babanın sesi ve gülümsemesi gibi sosyal uyaranlara bebeğin tepkisiz kalması veya tepkilerinde yavaşlık olması, göz teması kurmada zorluklar, motor gelişmede ve taklit becerilerinde gecikme, uyku ve yemek düzeninde sorunlar ilk belirtiler arasında sayılıyor.
Eğer çocuk
- Ailesi ile veya başkalarıyla göz kontağı kurmuyorsa
- İsmi söylendiğinde veya çağrıldığında dönüp bakmıyorsa, söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa
- Konuşmada yaşıtlarının gerisinde kalmışsa, başkaları ile söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğu varsa, basmakalıp, yineleyici ya da özel bir dil kullanarak garip konuşuyorsa veya konuşması hiç gelişmemişse
- Gözleri sık sık bir şeye takılıp kalıyorsa
- Anlamsız gülme veya ağlama krizleri varsa
- Parmağıyla istediği şeyi işaret ederek göstermiyorsa
- Oyuncaklara amacına uygun oynamayı beceremiyorsa, yaşıtlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa
- Ellerini kanat gibi çırpma, parmak uçlarında yürüme, kendi çevresinde veya eşyalar etrafında dönme, sallanma, çırpınma şeklinde garip ve yineleyici hareketleri varsa
- Bir şarkının bir bölümünü tekrar tekrar söylemek, dolapların kapaklarını sürekli olarak açıp kapatmak, ayak parmaklarının ucunda odanın bir ucundan öbür ucuna koşturmak, bazı eşyaları döndürmek veya sürekli sıraya dizmek gibi çeşitli ilgi ve davranış takıntıları varsa
- Günlük yaşamındaki düzen ve program değişimlere aşırı tepkiler veriyor ve uyum sağlayamıyorsa
- Kendisine ve çevresine yönelik zarar verici davranışlara sahipse vakit kaybedilmeden teşhis için uzmanlara başvurmalıdır.
The post Sosyal yaşamın engeli otizm appeared first on Yumurtalı Ekmek.